11. Bölüm: Günahların özkıyımı.

Start from the beginning
                                    

"Yağmur!"

Dinlemedim, koşar adımlarla demirli kapıya doğru gidip bahçeden çıktım. Peşimdeydi, adım seslerini duyuyordum ama durmak istemiyordum. Onu dinlemek istemiyordum. Sadece uyanmak istiyordum. Uyanmak ve odamın tavanını saatlerce izlemek. Çünkü kaldıramazdım, bugünümün dünümden daha ağır olmasını kaldıramazdım.

Boş ve sadece lambaların aydınlattığı sokakta hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Rüzgar kolumu tuttu, ona döndüğümde kolumu elinden kurtarmaya çalıştım.

"Yağmur, lütfen yapma böyle. Beni dinlemek zorundasın."

"Gitmek istiyorum." dedim acıyla, başımı omzuma yatırdım. "Rüzgar, lütfen."

Uzun uzun gözlerimi izledi, o da acı çekiyordu. Elaları böyle söylüyordu.

"Sana yalan söyledim." diye yineledi, devamını duymak istemediğim için çırpınmaya başladım ama onun eli diğer bileğimi de kavradı. "En başından beri sana yalan söylüyorum!"

Durmalıydım belki de, pes etmeliydim fakat duymak istemiyordum.

"Yağmur," dedi, belki de gözlerine bakmamı bekledi. Yapamadım. "Ben seni tanımıyordum."

Durdum. Ürkek bakışlarımı usulca kaldırıp irislerine değdirdim, gözlerim kısıldı. Kaşlarım çatılırken, dudaklarım yukarıya doğru çekildi. Elleri gevşedi. Bakışlarımda her ne gördüyse yutkundu.

"Ayrılmak..." dedim kekeleyerek, "Ayrılmak mı istiyorsun?" Tutunabileceğim en iyi ihtimaldi. Aptalı oynamak o an için en iyi kaçış yoluydu. "Geçen gün ayrılmak istedin, olmadı diye mi bunları söylüyorsun?" Birkaç adım geriledim. "Ayrılmak mı istiyorsun?"

Sevdiğim adamın bu soruya evet demesini her şeyden çok istediğimi fark ettim. Oysa geçen gün ayrılmak istemişti ve bu, benim için bir felaket gibiydi. Omuzları düştü, darmadağın görünüyordu.

"Hiç sevgili olmadık ki."

Anında dolan gözlerim irice açıldı. Ne demek istediğini anlamıyor veya anlamak istemiyordum. Ama o bana hiç acımadan konuşmaya devam etti.

"Apartmana geldiğin güne kadar ben seni tanımıyordum bile."

"Yalan söyleme." Gözlerimden akan yaşlara engel olmaya çalışmadım. "Adımı biliyordun, beni tanıdın. Yalan söyleme!"

Yüzünü buruşturdu acıyla, bana arkasını döndü. Başını elleri arasına aldı ve bakışlarını gökyüzüne kaldırıp derin nefesler aldı. Tekrar bana döndüğünde zorlandığını fark ettim.

"İnan, anlatması hiç kolay değil." dedi.

Acıyla yutkundum.

"Dinlemesi kadar zor olamaz."

Utançla gözlerini kaçırdı. Cümlemin bir bıçak misali kalbine saplandığını hissediyordum. Ama onun birazdan kalbimi hançerlerle paramparça edeceğini de biliyordum. Yine sessizliğe gömülünce ona doğru birkaç adım atıp göğsüne vurarak ittim.

"Konuşsana!" Halbuki az önceye kadar susmasını istiyordum. Beni durdurmak için ellerimi tuttu, gözlerimiz buluştu.

"Bugün Simay ve Cemre senin hakkında konuşuyorlardı Yağmur." dedi ve bu, beni mahvetti. Hayal kırıklığıyla onu izlerken birkaç kez art arda başımı iki yana salladım. "Başından beri seninle mesajlaşan ben değildim, sosyal medyada tanıştığın kişi de ben değildim... Her şeyi Simay yapmış."

Rüzgarın GölgesiWhere stories live. Discover now