Bölüm 6 / Delici Bakışlarının Ardında..

1K 40 36
                                    

Max cesaretini toplamayı başararak, karşısındaki adamın yalnızca düşmanlıkla dolabileceğini kavradığı gözlerine baktı.

Babasının kendisine söylemiş olduğu cümle zihninde unutulmaz bir av melodisi gibi yankılanıyordu hala. 'Bu evliliğin feshedilemeyeceğini Calypse ile netleştir! Eğer bir kez daha aileni küçük düşürürsen, bedelini ağır ödersin!'

Ancak dudakları birbirine sanki üstlerine görünmez bir yapıştırıcı sürülmüş gibi kenetlenmişti. Ne söyleyeceğim ki?.. Ona göre kocası, yalnızca babası gibi başka bir korkutucu adamdı.

"Titremeyi kes!" Sesini yükselterek bağırınca, kız korkuyla gelen ani refleksle bir adım geriledi. Ayakları yere basar basmaz, Riftan kendisine hissettiği öfke nedeni ile kasıldığını gördüğü kaslarıyla yaklaştı.

"Bana, sanki iğrenç bir şeye bakıyormuşsun gibi bakmayı kes! Senin için aşağılık bir canavar mıyım yalnızca?!" Riftan'ın sözleri, Max'i hazırlıksız yakalamıştı.

"B-b..Ben.."

Adam kendisine sert bir bakış attı ancak daha sonra bıkkınlıkla elini saçlarına götürerek geriye doğru çekiştirdi ve muazzam gözleri kısıldı. Harika.  Bir araya gelmeleri henüz beş dakika sürmüşken bile memnun hissetmiyordu ve Max'in onu boşanma konusunu tekrar düşünmeye ikna etmesi gerekiyordu. Lütfen bir şeyler söyle artık. Dudakları hala titriyorken kendi kendine telkin etti.

"B-be-ben sa-sadece çok ge-ge-gerginim. N-n-ne söyleyeceğimi bil-bilemiyorum.." Gözlerinin çoktan dolmak üzere olduğunu ve ağlayacağına işaret eden yanaklarındaki ağrıyı yeniden hissetti ancak şu anda karşısında tekrar bir çocuk gibi ağlayamazdı. Çaresizliği onu perçinledi.. "S-s-senin b-bir cana-canavar olduğunu düşünmüyorum! Sa-sadece çok ger-gerginim ve.. Hu-h.. E-e-vet titriyorum..." her zamanki gibi, dili yine kendisini dinlemiyordu işte.

Hissettiği yoğun aşağılanma duygusu yüzünden yüzüne bakmaya devam edemedi. Aslında ilk etaba göre çok büyük bir başarı sayılırdı ama böyle düzgün konuşamamaya devam ederek onu ikna etmesinin imkansız olduğunu biliyordu.

Max daha fazla bir şey söyleyemeden başını eğdiği sırada yanaklarındaki kızarıklık kulaklarının ucuna kadar ilerlemişti. Çenemi kapatsam çok daha iyi olacak gibi.. Kasvetli bir ruh haliyle düşündü, olgun bir kadın bir aptal gibi kekelemezdi ve bu şekilde dikilirken önünde tekrar çıplak kalmış gibi hissediyordu.

"Ah, lanet olsun.."

'Lanet' kelimesiyle çelişen yumuşak ses tonuyla omuzları ürperdi... Babası haklıydı; kıtadaki hiç bir erkek onu bir eş olarak istemezdi ve hele de böyle bir adamdan, kraliyet ailesinden bir prensesle evlenmeyi reddetmesini nasıl isteyebilirdi ki?

Bu fikri takip eden çaresizlik hissi göz yaşlarını tutma çabasına gerçekten yardımcı olmamıştı. O anda, yanağına soğuk bir elin dokunuşunu hissedince yeniden ister istemez korktu ancak şövalyelerin giydiği bu soğuk demirden zırhı giyen bu el, esrarengiz bir hassasiyetle yüzünü tutuyordu.

"Ağzını aç.." Öyle yumuşak bir sessizlik içerisinde söylemişti ki neredeyse duyamıyordu. Max ne olduğunu anlayamaz bir halde koyu gözlerine bakınca, adam sabrı test ediliyormuş gibi iç çekerek elini çenesine doğru indirdi ve onu dudaklarını ayırmaya zorladı.

Kısa bir süre sonra sıcak dilini, aralattırdığı ağzına ustalıkla taşıdı. Max şaşkınlık içerisinde iri koluna yapıştı ve bundan sonra gelen mırıltının onun huysuzlanmasını ifade ettiği düşüncesine kapıldı. Riftan onun dudaklarını hafifçe ısırdı, ardından ağzından şaşırtıcı bir söz daha çıkıverdi. "Siktir... Önce zırhımı çıkartmalıydım."

Max birden bire, küt diye neyin değiştiğini ve ne olduğunu anlayamadı... Riftan ise bir anda onu geri bıraktı, kızın düşüncelerinin hala net olmadığına inanıyordu.

Az önce ayaktalarken, şimdi bir anda koltuğa geçmiş dinleniyorlardı. Riftan kızın uyluğunun yanında tek dizinin üzerinde duruyordu ve pratik bir kolaylıkla elindeki zırhı çıkartıp attı; gümüş eldivenlerinden sıyrılan uzun, sert parmakları, hafifçe Max'in yüzüne dolandı. Kız içgüdüsel olarak onun üzerindeki, zırhın altındaki kumaşın eteklerine tutunmuştu.

Bir saniye belki geçmişken, şövalye dudaklarını yeniden birbirlerine kitledi ve diğer eldivenini de tek hamlede fırlatıp attı. Şimdi sıcak eli saçları arasında, dudaklarını ona doğru itmesini sağlayarak avcunun içerisiyle ensesine bastırıyordu.

Dili, ağzının içerisinde geziniyor, dişlerini ve içeriyi sertçe okşuyorken, adamın her hareketinde Max'in nefesi kesiliyordu... Artık oksijen eksikliğinden baş dönmesi yaşadığını hissettiğinde, göğsüne yasladığı elleriyle onu iteledi ve adam, Max'in alt dudağını yumuşakça ısırdı. "Biraz daha.."

Bu tatlı ses tonu, Milian'ın kalbini sıkıştırdı. Riftan sıcak elini bir kez daha sırtına bastırarak yüzünü ve boynunu es geçip, göğüslerinde yer edinmek amacıyla sıyırdığı elbisesinin üst kısmıyla beraber kızın kanepeye uzanmasını sağladı... Max utanarak uzaklaştı, ancak şövalye kendisini yeniden yakalayıp yerine bırakınca, kumaşı aşağı hızla çekip teninin esintiye maruz kalmasına neden oldu.

"Ri-Riftan..!" Max ciyakladı.

Daha önce bir defa tecrübe ettiğinden ötürü bu hareketlerin nereye çıkacağını çok iyi biliyordu ve düşünceler hararetle kafasından uçuşurken, şaşkınca misafir odasının kapısına baktı. Güpegündüz, herkesin rahatça girip çıkabildiği bu yerde ne yapmaya çalışıyordu?

Ancak o, uygun olup olmamasını zerre kadar umursamıyor gibi görünüyordu. Sert vücudunu bacaklarının arasına bastırarak cildine bıraktığı öpücüklerin izini sürdürdü... Max, şaşkınlıkla kısık bir çığlık attı. Riftan yavaşça ona sürtününce, kalın kalçalarına sarılmış olan koruyucu teçhizatı bacaklarını sıyırıyor, soğuk metalin dokunuşu tüylerini diken diken ediyordu.

Max aralarındaki bu hızlı samimiyetten utanarak gözlerini sıkıca kapattı ancak sonra birden, Riftan aniden ayağa fırlayıp çıkartmış olduğu büyük peleriniyle çıplaklığını neredeyse örttü. Kız o zaman, birilerinin onları izlediğini anladı...

Şövalyeler gibi giyinmiş bir adam, şaşkın bir yüzle kapının önünde dimdik durunca, Riftan'ın kükreyen sesi kulaklarında çınladı. "Bir fare gibi neyi gözetliyorsun?!"

Ç.N.: Yaw vallah bıhmışam yeter artık biraz bırak şu kızı da ana konuyu okuyalım ya..

Under The Oak TreeWo Geschichten leben. Entdecke jetzt