Bölüm 17&18/ Max'e Duyduğu Hayranlık

589 18 2
                                    

"Çok güzel..." Riftan bu renklenen yüzü süzerken nefes nefese fısıldadı. Yalnızca bu tepkisi bile mimiklerini tanınmayacak kadar değiştirmişti. Keskin gözleri adeta kıvrılarak kısılmış, hep katı görünen ağzı bir çocuk masumluğuyla gülümser gibi gevşemişti. Biçimli dudaklarını kızınkiler üzerinde gezdirirken, parmakları flüt çalan bir ozanın ahenginde teninde kımıldıyordu. Bedenlerinden yükselen sesler Max'in kulaklarına kadar kızarmasına neden oldu.

Vücudu tuhaf bir hisle kaynıyor gibi olunca ayak parmakları kıvrıldı. Bilinçsizce ellerinden kaçınmaya çalışınca, adamın üstündeki baskısı artmıştı.

"Ah!"

Sanki ayaklarından kıvılcımlar çakarak başının tepesine yükseliyordu. İri göğsü attığı kahkaha ile kasılan adamın omzuna çaresizce yapışmıştı Max.

"Buraya dokunduğumda iyi hissettiriyor değil mi?"

"A-ah hayır. B-B-ben..." Birden paniğe kapıldı, sesi öyle tuhaf çıkıyordu ki kendisi mi konuşuyordu ayırt edemiyordu. Kalbi parçalanır gibi atıyordu, uzuvları kontrolünü kaybetmiş gibi, uyuşuk bir hisle harap haldeyken, içini delmek üzere olan bir iniltiyi yutabilmek için dudaklarını Riftan'ın omzuna gömdü.

Adam kendisine yaptığı eziyeti bir an bile durdurmadan devam ettiriyordu ve içinde kaynayan şey kontrolünden çıkarak taşıp tüm bedenine yayılınca, midesine giren krampla nefesini tutarak büküldü, eriyor gibiydi.

"D-d-dur artık, ah..!"

"Şşşh.. Bir sorun yok. Yalnızca hissetmeye odaklan."

Duraksama göstermeden yaptığı işi sürdürürken, Max'in dudakları şaşkınlıkla titredi. Hisset mi? Bana ne yaptığını anlayamıyorum bile...

Ancak içerideki parmağı beklemek yerine daha da hızlanınca, aşağıda bir şey baloncuklar saçarak köpürdü ve şiddetle patlayıverdi. Bir elektrik şokunun oradan çıkıp saç diplerine dek bedeninde geziyor gibi olduğu bu hisle çığlık atarken, Riftan onun titreyen vücudunun kayıp gitmemesi için kendisini sarmaladı.

Vücudu adeta zangırdarken (Ç.N: Öyle çevirmek istedim wE çevirdim evt.), teriyle nemlenmiş alnını boynuna sürttü. Kendi kalbinin atışını hisseder, hatta duyar haldeyken vücudu şuursuzca kıvrıldı ve bacakları sızladı.

"O cehennem gibi yerde düşündüğüm tek şey, yalnızca her şeyinle sendin. Bedenimin her yerinde hissettiğim, dokunduğum sen." Şiddetli bir iç çekişle beraber Riftan'ın ağzından bunlar dökülmüştü. Ardından da daha kız hala bulutların üstünde, titremesi sürerken onu yeniden uyarmaya başladı. Max, ağzından kaçan hıçkırıkla beraber başını olumsuz anlamda şiddetle sallamış ama onun elinden yine kaçamamıştı.

Kulak memesini kıstırırken, parmaklarını yabancı bir şeyin hissiyle nazik kasları kasılan ıslak girişe doğru itti. Kulağının etrafında dolaştırdığı dudaklarından alçak, fısıltıya benzer bir inilti kaçmıştı. "Buranın ne kadar yumuşak, ne kadar ıslak olduğunu biliyor musun?"

Sesi, yavaş yavaş bir mırıltıya dönüşürken parmaklarını ıstırap verecek kadar yavaş bir şekilde çıkartıp, içeriyi sonuna dek doldurduğuna emin olurcasına tekrar itti. Biraz rahatsız ediciydi ama Max'in anımsadığı kadar acıtmıyordu. Acaba o gün yaşananları abarttığım bir halde mi anımsıyorum?.. Ama daha önce hiç bu denli yumuşak, sıcak ve yoğun hislerin karmaşasında kaybolur gibi olduğunu hatırlamıyordu. Buğulu düşünceler içerisinde kaybolduğu sırada Riftan parmağını içerideki yumuşak duvarlarda yuvarlayarak derinliklerinde gezindi, dudakları ensesine sürtüyordu.

Max kendisini başka dünyalara taşıyan bir uyuşturucu kullanmış gibi vücuduna yayılan bu tuhaf vecd hissine alışmak için çabaladı. Daha dün kendisine dokunduğunda bu kadar korkmuş ve garip hissederken, şu anda yaşanan bu durum ona çok gerçek dışı geliyordu. Neden konu aynı olmasına rağmen kötü hissetmediğini algılayamıyordu.

Under The Oak TreeWhere stories live. Discover now