Bölüm 1 / O'nun Dönüşü

2.7K 66 23
                                    

Çevirmen Notu: MERHABA! Bu işte süzme bir acemiyim ve bu benim ilk hevesli girişimim. Hikayedeki bazı cümle ve kalıplar Türkçe'ye uyarlanarak oynanmıştır haliyle, ancak hiç bir ifadenin temeli ile oynanmadan ve hikaye akışı değiştirilip bozulmadan aktarıldı. Gözünüze takılan bir hatam olursa yorumlarda belirtmekten lütfen çekinmeyin.

Keyifli okumalar!

.
.

Maximilian Calypse, odanın içerisinde öyle gergin bir şekilde volta atıyordu ki; Cross Dükü içeriye girene dek tırnaklarını kemirdiğini fark etmemişti.

Dük'ün değneğinin yere vuruş seslerini duyduğunda, ellerini hızla arkasına sakladı.

"Seni bu iğrenç alışkanlığın konusunda binlerce kez uyarmadım mı?"

"Ü-Üzgünüm.. Özür dilerim.." Max, babasının soğuk sesiyle birlikte, başını öne eğdi.

Dük'ün dilinden; gördüğü bu sahne karşısında, bir şıklama sesi çıkmıştı. "Beni utandırma. Hak ettiğinden çok daha fazla şansa sahipsin. Eğer bu pis hareketlerin yüzünden ailemizin başını derde sokarsan, seni affetmem."

Korkudan katılaşan kızın sırtından aşağı, soğuk terler akıyordu ve ağzını zorlukla aralayabildi. "Bana söylediğin her şeyi yapacağım baba... Her şeyi yapacağım. O-o, çok yakında geliyor, ge-geldiğinde..!"

Kafasını yukarıya kaldırmadan bile, babasının yüzünün aldığı hali söyleyebilirdi Max... Ne zaman konuşacak olsa, doğrudan ona, midesini bulandıran bir şeye bakıyor gibi bakardı. Olabildiğince sakin olmaya çalışarak, cümlesine devam etmeyi denedi. "Baba.. B-b-ben deneyeceğim.. Bu evliliği, b-b-bu.."

"Kes!"Cross dükü, elinde, sıkı sıkıya tuttuğu bastonla yere sertçe vurarak bağırdı. "Şimdiye dek tamam ama şimdi...Hayır. En azından önümüzdeki birkaç saatliğine sakin olamaz mısın? Hangi adam, karısının at gibi bir sesle kekelemesini ister?!"

"B-b..Ben.."

"Riftan Calypse artık düşük seviyeli bir şövalye değil! O, Kırmızı Ejderha'yı yenen 'Cesur Savaşçı' ve artık kıta üzerindeki kılıç ustalarından birisi! Eğer boşanmayı arzu ederse tapınak onun bu isteğine onay verecektir." Bunun yalnızca hayali bile öyle korkunçtu ki, gürültüyle nefes alan adamın alnı kırış kırış oldu. "Cross ailesinin ruhu için, bu cennetten şövalyeden boşanamaz ve sırf aptal bir kıza sahip olduğu için ailemizi gülünç duruma sokamazsın!"

Max dudaklarını ısırırken, bunun, onun suçu olmadığı fikri boğazına düğümlenmişti. Riftan Calypse ile evlenmeyi hiç bir zaman istememişti ve onun da benzer hisleri taşıdığına neredeyse emindi..
Kimsenin istemediği bir evliliğe onları iten Dük'ün ta kendisi değil miydi?

Kafasındaki isyankar düşünceyi okumuş olup olmadığını anlayamacağı şekilde, babası olduğu yerde buz kesti. "Eğer Rosetta kadar güzel olsaydın... Hayır, en azından normal olsaydın; onu memnun edebilmek için bu yolları denemek zorunda kalmazdım!"

Kız, güzelliği güllerle kıyaslanan kız kardeşini anımsayınca, savunduğu her şey bir avuç kum gibi kaybolup gitti. Kendisinin soluk tenine, yorgun yüzüne bakınca, Cross Dükü acımasızlaşıyordu.

"Kral Ruben, onu - kanunen- kayınpederi olarak karşılamak istediğinde, diğer taraf bunu reddetse iyi olacak... Sırf onun kalbini kazanamadığın için bütün bunların suçlusu sensin!"

"A-a-ama o... D-dü-düğünün hemen e-ertesi sabahı gitti.." Max bunun, onun kalbini kazanmakla ilgisi olmadığı hakkında tartışmaya girecekti, ancak onunla asla doğru bir şekilde konuşacak şansı olmadığını biliyordu..

Zaten böyle sözler sarf bile edilemeden, babasının bastonu Max'in yan tarafına öyle şiddetle indi ki, kızın nefesi kesilerek çömeldi yere. Muazzam bir acıyla sarsılırken, çığlık bile atamamıştı.
"Benim arkamdan konuşmayı düşünmeden önce bu korkunç alışkanlıklarının beni ne denli öfkelendirdiğini düşünsen iyi olur."

Kız, o tahta parçasının ikinci kez kendisine doğru uçuşundan önce; korkuyla, hızlı bir şekilde başını sallamıştı.
Dük, daha fazla zehir saçabilmek için dudaklarını birbirine bastırdığı sırada, kapıdan gelen tıklama ve hizmetçinin duyulabilir derecedeki kısık sesiyle, geri çekildi.

"Lordum, Remdragon şövalyeleri teşrif ettiler..."

"Onu misafir odasına yönlendir!"

Max, babasının dehşet saçan yüzüne baktı... Gıcırdayan dişleri arasından hızlı bir tehdit savrulmuştu. "Calypse ile bu evliliği feshedemeyeceğini açıklığa kavuştur. Eğer bu aileyi tekrar küçük düşürürsen, Max...Bunun bedelini çok ağır ödersin!" Hemen ardından, misafir odasına gitmek için Max'i arkasında bırakmıştı. Kız, zorlukla ayağa kalkıp sırtını pencere pervazına yasladı ve acıyla harmanlanan nefessizliğinin geçmesini beklerken, camdan görülen bölük sonbahar güneşinin, gözlerini acıyla deldiğini hissetti.

Biliyordu ki ağlamak, durumunu düzeltmemekle beraber, olduğundan daha sefil bir hale sokacaktı... Titreyen ellerini sıktı ve başını dik tutmaya çalıştı. Toplum içerisindeki bir kadın için boşanmak, ölüm cezası ile eşdeğerdi. Bu sadece alaya alınmakla alakalı değildi, kadının içerisinde bulunduğu aile için; geri alınamaz bir rezalet demekti.

Under The Oak TreeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin