10

185 26 5
                                    

Seonghwa

Otobüse girdiğimde Xiaojun'un yanının boş olduğunu görünce direkt yanına gittim.
"Merhaba, yanın boşsa oturabilir miyim?"
Şerefsiz pezevenk it avel gavat orospu Yuta'ya bırakmayacağım seni oğlum.
Xiaojun tatlıca gülümseyip kafasıyla onayladı.
Yanına oturduğumda yemin ediyorum kalbim yerinden çıkacaktı.

Hongjoong gruba o fotoğrafı attığında kalbim resmen durmuştu. Hayatımda hiç böyle hissetmemiştim. Hiç.
Tabi İnstagram'dan ona mesaj atmıştım ama sonra direkt çekmiştim. Yani delikanlı adamız ilerdeki manitamla insanlar nasıl tanıştınız diye sorduklarında 'dmden yazdım' dedirtmem kendime. Herneyse.
Okula gittiğimizde ikide bir onun sınıfına Hongjoong'u görme ayağına gidiyordum.
Birkaç defa beni keserken görmüştüm onu. O da bana aşıktı kesin.

Kantinde Wooyoung ile konuşurken yanıma gelip omuzuma dokunması..... o gün eve gidip ağladım amına koyayım.

Ama o günden sonra Hongjoong'un sınıfına bir daha gitmemiştim.
Hongjoong'un genel olarak o zaman kadar sıklıkla sınıfına gitmiyordum çünkü Vernon ile kavgalıydık.

Vernon benim ortaokuldan beri arkadaşımdı. Kendisiyle başlarda çok iyi olsakta Liseye geçtiğimizde ve ben birinden hoşlanmaya başlayınca o da o kişiyle yazılmıştı.
Şeref yoksunu pezevenk.

Okulda büyük bir kavga çıkmıştı ve normalde aynı sınıftayken bizi farklı sınıflara atmışlardı ve böylelikle yollarımız ayrılmıştı.

12. Sınıfta ise Hongjoong ve Vernon aynı sınıftaydı. E bende Xiaojun'u görmek için sınıfa her gittiğimde it Vernon amcık suratlı beni yanlış anlamış ve salak sınıfa onun için geldiğimi sanmıştı.
Mal enayi.

Herneyse onun bu düşüncesini öğrendikten sonra bir daha sınıfına gitmemiştim e dolayısıyla da sevgilim,gelecekteki kocam Xiaojun'un mükemmel yüzünü o kadar sık görememiştim.

Düşüncelerden çıkıp kafasını cama yaslayan bedene baktım. Mükemmel görünüyordu. Araba hareket etmeye başlayınca yerinde irkilmişti ve bana bakıp gülümsemişti.

Yerim seni Xiaojun.

••••••••••••••••••••

Yunho

İkili boş koltuk gördüğüm gibi oturmuştum ve yanıma Yeosang'ı almak için bekliyordum.
"Yeosang gel sen benimle otur."
San'ın gözlerinden bildiğin ateş çıkacaktı. Şerefiz San, kıl oluyorum ona. Her neyse
Yeosang ses etmeden yanıma oturmuştu.
Onu bir süre izledim. O fazla mükemmeldi.

Yeosang ile 9. Sınıfta tanışmıştık. Kendisi bizden 2 ay sonra gelmişti ve çoğu kişiyle pek konuşmuyordu. Aynı sınıfta olduğumuz için ben hep onun yanına gidiyordum ve aramızı iyi yapmaya çalışıyordum. Başlarda ona karşı olan hislerim arkadaşça olsa da sonrasından değişmişti.

Her gece kafamı yastığa koyduğumda aklıma Yeosang geliyordu ve onunla birlikte olmak istediğimi fark ettiğimde kalbim acıyordu.
Onun için eksiktim ben, yetersizdim. Ona layık olamayacak biriydim.

İlk başta hislerimi unutmaya çalıştım. Kendimi spora ve dans'a verdim. Kafamın içini dolduracak onu düşünmeyecek bir aktivite bulmaya çalıştım ama olmadı.

3 yıldır. Koskoca 3 yıldır ona hislerimi söyleyemedim ve büyük bir ihtimal söyleyemeyecektim. LGBT konusunu direkt açıp onun fikrini duymak için Wooyoung'u ortaya atmıştım ama sonuç çok farklı yerlere gelmişti.

Wooyoung'un bize katılması o kadar güzel bir olaydı ki....
Daha çok eğlenip daha çok geziyorduk. Tabi Wooyoung ile ben ne zaman aşırı haşır neşir olsam San Hwa ve Yeosang bana sikecekmiş gibi bakıyordu. Hadi Yeosang'ın öyle yapması aşırı hoşuma gidiyordu. Çünkü beni kıskandığını düşünüyordum ama San ve Hwa??????? Mal orospu çocukları.

Yeosang'a daldığımdan dolayı elini gözümün önünde salladı.
"Heyooo orda mısın?"
Yerimden irkildim ve gülümseyerek baktım.
"ha.. dalmışım pardon."
O da gülümsedi ve elindeki jelibonu bana uzattı.
"Yemek ister misin?"

bu da soru mu hayatım??? Ben her şey yerim.

İçinden alıp ağzıma attım. Gülümsedi ve önüne dönüp arabaya binenlere baktı.
Sonra ise bana döndü.
"Bu aralar Wooyoung ile yakın değilsiniz. Hayırdır?"
Tek kaşını kaldırarak sormuştu.
Bak kaşını kaldırma libidom yükseliyor.
Yutkundum ve saçımı geriye attım.
"Hayır yakınız. Sadece o Mingi malı'yla takılmayı seviyor. Biliyorsun Wooyoung eğlenceyi seven biri."
Göz devirmişti.

"Wooyoung'u bilmiyorum, onunla hiçbir zaman seninle olduğum kadar yakın olmayacağımı da biliyorsun ve.."
tam bir şey söyleyecekken durdu ve kendini hafifçe silkeledi.
"Eğer Wooyoung'a karşı bi hislerin varsa çok uzamadan söylemelisin."
YA ŞİMDİ NE ALAKA SALAK AMCIK.

"Yeosang sen kafayı mı yedin? Wooyoung'a o gözle bakmadığımı biliyorsun. Hiçbir zamanda bakmayacağımı bil. O benim için sadece bir arkadaş bu kadar."
Ciddi bir şekilde söylemiştim. Çünkü bu konuyu açalı 3 veya 4 oluyor ve artık sıkmaya başlamıştı.
Bana kalsa her bu muhabbeti açınca dudağına yapışıp asıl kimden hoşlandığımı anlamasını isterdim ama özgüvenim istemiyor.

Yeosang kaşları garip bir haldi ve bişey demeden önüne döndü. Bu hali biliyordum, ya ağlayacak ya da gözleri dolacaktı. Adem elması birkaç defa yukarı aşağı olunca ağlacağını anlamıştım.

Uzun bir süre yüzünü izledim. Dolu gözleriyle etrafı izlerken araba çalışmıştı ve 3 saatlik yol başlamıştı.
Sırt çantamdan onun sevdiği çilekli sütü çıkardım ve yola başlamadan önce bize verilen pikeyi alıp bacaklarımıza örttüm sonra ise ona sütü uzattım.

Kırmızının en acayip tonunu alan gözleri gözlerimle buluşunca kalbim acımıştı. O kırılgan biriydi ve ben onu kırıyordum. Bu yüzden zaten ona layık değildim. Onu üzgün görmek beni delirtiyordu.

"Özür dilerim sana kızmak istememiştim."
Bişey demeden elimdeki sütü aldı. Onu omuzundan tutup göğüsüme doğru yasladım. İlk baş kafasını çekse de sonradan sıcak göğüsüme kafasını iyice koymuştu. Sessizce sütünü içtikten sonra bi poşetini koydu ve kollarını belime sardı. Onu daha çok kendime çektim ve saçların belirli belirsiz öpücükler kondurdum.

O benim hayatımın en güzel şeyiydi.

Horizon| WoosanTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang