18

191 25 13
                                    

Wooyoung

Alel acele ile hazırlanmış ve dediğim restorant'a 10 dakika öncesinden gelmiştim. Aşırı korkuyordum gelmemesinden eğer gelmezse çok üzülecektim.
Zaman sanki geçmiyor gibiydi birkaç defa garson yanıma gelirken daha çok geriliyordum.
Geldiğinde ne konuşacaktım ki? Hiçbir şeyi kafamda ayarlamamıştım. Elimi suratıma yerleştirdim ve bir süre öyle durdum. Nefret ediyordum hayattan.

Ellerimi yüzümden çektiğimden karşıma oturan San'ı görünce yerimde hafifçe sıçramıştım.
"Gelmişsin."
Saçlarını geriye doğru savurdu.
"Gelmemi istedin."
Ağlayacaktım sanırım.
Garson siparişlerimizi alırken bir süre yüzünü izledim. Gözlerinin altı hafiften kızarmıştı.
Derin bir nefes aldım. Bu günu asla bok etmemem gerekiyordu.

Yemeklerimiz geldiğinde ikimizde yavaşça yiyorduk fakat konuşmuyorduk. En sonunda sessizliği o bozmuştu.
"Beni böyle sessiz sessiz oturmak için mi çağırdın Wooyoung?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Hayır. Sadece ne konuşacağımı bilmiyorum. Bu gün fazla asabi gibisin."
Göz devirdi ve saçlarını geri doğru tekrar savurdu. Çok çekicisin Choi San.
"Yeosang işte ne olsun. Zaten olay tek ondan değil. O konuşmadan sonra Yunho beni arayıp ağzıma sıçtı. Çok fazla üstüne gitmişim diye. Bok gibi gün yani."
Kafamı olumlu anlamda salladım ve bir şey demedim. Gerizekalı Wooyoung konuş artık.

Yemeklerimiz yiyip hesabı ödedikten sonra sahile inmiştik. Yol boyunca yürürken telefonumu çıkardım ve kulaklığımı aldım. Bir kulaklığı kendime takarken diğerini San'ın kulağına takmıştım ve en sevdiğim şarkıyı açmıştım.

San'ın yüzünde hafifçe bir gülümseme oluştu ve bana baktı.
"Sevdiğim bir şarkı."
"Benimde."
Daha yavaş yürüyüp tam olarak şarkının tadını çıkarıyorduk arada birbirine çarpan ellerimiz kalbimi hızlandırıyordu.

Şarkının ana kısmı geldiğinde ikimizde sessizce ama birbirimizin duyacağı şekilde söylemeye başlamıştık.

Gittiğin yere gidebilir miyim?
Her zaman,sonsuza dek bu kadar yakın olabilir miyiz?
Ve beni dışarı çıkar,eve götür
Sen benim,sevgilimsin

Kalbim hiç iyi değildi. Hemde hiç. Her an bayılacakmış gibi hissediyordum.

Bayanlar ve baylar,lütfen kalkar mısınız?
Elimdeki her gitar yarasıyla beraber.
Bu magnetik güçteki adamı sevgilim kabul ediyorum.

Derince bir nefes aldım ve kulaklığı ikimizinde kulağından çıkartıp cebime soktum. Bütün vücuduyla bana dönmüştü.
"Bir sorun m.."

Cümlesinin bitmesine izin vermeden ensesinden tutup kendime çekmiştim ve dudaklarımızı birleştirmiştim. O ara hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Ne bulunduğumuz yeri, ne dertlerimi, ne kaygılarımı. Sadece ben ve o.
İlk başta hiç tepki vermese de sonrasından belimden kavradı ve öpüşmeyi daha da uzatmıştı.

Birbirimizden ayrıldığımızda nefes nefeseydik. Bu halimize ikimizde gülmüştük. Alnımı alnına yasladım.
"Biraz geç kaldığım için özür dilerim ama.."
Kafamı kaldırdım ve ellerimi ensesindeki saçlara atıp oradaki saçları ile oynadım.
"Sanırım...Seni seviyorum Choi San."

Gözünden yaşlar akarken ellerimle göz yaşlarını sildim.
"Neden ağlıyorsun?"
Derin bir nefes aldı.
"Çünkü şu an rüyaymış gibi geliyor ve doğruyu söyle. Bana acıdığın için bunu yapmıyorsun değil mi?"
Ona göz devirmiştim. Ciddi miydi bu çocuk?
"Öyle bir şey olsaydı aylardır sana böyle davranmadım San. Acınacak biri değilsin. Evet biliyorum çok yanlış anlaşılacak bir zamanda açılmış olsam da öteki türlü sana açılamazdım. Krizi fırsata çevirdim yani anlarsın ya.."
Güldü ve dudaklarıma tekrar kapandı. Şimdiden en sevdiğim şey bu olmuştu.
"Galiba bende Seni seviyorum Jung Wooyoung."

Horizon| WoosanWhere stories live. Discover now