5

224 25 6
                                    


Wooyoung'tan

Zır zır öten telefonumun sesiyle beraber gözümü yeni bi güne daha açmıştım. Yataktan kalkıp alarmımı kapattım ve aynadan suratıma baktım.
"Tipini sikim senin piç."

Kendimle çok barışık bir insanımdır.(!) Tuvalete gittim ve işlerimi halledip sıradan yatak toplama/kahvaltı etme gibi şeylerimi yapıp kıyafetlerimin önüne geçmiştim.

Kıyafetlerim benim içimi yansıtıyordu, çoğu kıyafetimi o günki moduma göre giyiniyordum ama bu gün moduma göre değil şık olarak giyinecektim.

Yunho beni o gruba eklediğinde mal gibi kala kalmıştım ve aşırı sinirlenmiştim. Hala yaptığı bana karşı bi ayıp olarak görüyorum ve bu konuda hala ona karşı katıyım.

O olaydan sonra bana yaklaştığında acaba benden mi hoşlanıyor diye düşünmeden edememiştim ama sonra bana kendini anlatınca gerçekten üzülmüştüm.

Yaklaşık 2 haftadır Yunho ve ben çoğu zamanımızı birlikte geçiriyorduk. Normalde tek başına cam kenarında otururken şu an benim yanımda duvar kenarında oturuyor, hoca ödev verdiğinde beraber yapıyorduk ama teneffüs veya aralarda pek beraber takılamıyorduk çünkü Yunho'nun arkadaşları bana korkutucu bir şekilde bakıyordu.

Düşüncelere dalarken kombinimi ayarlamış Yunho'yu arıyordum.

"Efendim?" Kalın ve bi o kadarda cızırtılı olan sesiyle konuşmuştu

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.



"Efendim?"
Kalın ve bi o kadarda cızırtılı olan sesiyle konuşmuştu.
"Ben hazılandım da, çıkayım mı evden?"
"Oooo bey efendi biz çoktan okulun önüne geldik. yeosang ve seni bekliyoruz."

Telefonu kapatıp ayakkabılarımı giyindim ve evden çıktım. Kulağıma dolan Doja Cat'in sesi ile direğe twerk yapacaktım birazdan.
Adımlarımı hızlandırıp okula yaklaşmaya başlamıştım.

Yunho'dan

*Bυʅυşɱαԃαɳ 2 ɠüɳ öɳƈҽ*

Hongjoong ile spor salonunda basket oynuyorduk. Kısa boylu olduğu için onu yeniyordum ama o hala inatlaşıp kazanmaya çalışıyordu. Üzerimdeki uzun basket tişörtünü çıkartıp kenara attım ve oynamaya devam ettik.

Yine, yeni ve yeniden ben kazanmıştım ve Hongjoong her zamanki gibi kabul etmiyordu.
Boş olan spor salonunda yüksek bir alkış sesi gelince ikimizde kafamızı kapıya doğru çevirdik.
Yeosang gülümseyerek bizi izliyordu. İstemsizce bende gülümsemiştim.
Yanımıza doğru yaklaşmıştı.

"Hongjoong artık kendine denk birini bulma zamanın geldi bence."
Kıkırdaması odayı doldururken onu inceliyordum.
Açık kahve saçları, parlak gözleri, ufak ve pürüzsüz yüzü minik ve zayıf vücudu ile mükemmel görünüyordu.
Kafasını bana çevirmesiyle kendime gelmiştim.

"Of ben gidiyorum duş alacağım. Yunho senle bir daha basket oynarsam varya beni öldürsünler tamam mı?"
Yeosang ve ben gülerken, Hongjoong somurtarak gidiyordu. Kapıdan çıkınca gözlerim önümdeki küçük bedenle buluştu.

"Bu arada benim senle bir şey konuşmam lazım."
"Konuşalım."
Bir süre vücudumu süzmüştü.
Siktir, üstümde hiçbir şey yoktu.

Yana fırlattığım tişörtü alıp üzerime geçirdim.
"Geçen grupta demiştim ya gelemeyebilirim diye, o problem halloldu. Eğer hala bizim çocuklara gitmek istiyorsan gelirim.."

Bir süre durdu ve cümlesine devam etti.
"Tabi eğer Wooyoung ile özel bi programsa.. yani.. ah konuşamıyorum neyse ben en iyisi gideyim derste başlayacak zaten."

Arkasını dönüp gidecekken kolundan tutup kendime çevirdim.
"Yeosang, bazen gerçekten o kadar garip düşünüyorsun ki.. Hwa dünden beri gruba ne giyinsem diye kombin atıyor. 'Eğer özel bir program' olsaydı onun durmasını söylerdim ve gerçekten senin gelmeni istiyorum."

Parlak gözleri, gözlerimle her buluştuğunda kalbim yerinden çıkıyordu adeta. Gülümsedi.
Onu yemek istiyorum.

*ɢüռüʍüz*

Hep beraber okulun önünde buluşmuş Yeosang be Wooyoung'u bekliyorduk. Assolistlerimiz.
San kafasını Minginin sırtına yaslamış laf yapıyordu.
"Bokum buz şeklini aldı resmen nerde kaldı bunlar amk."
"Geldim aq ne laf yapıyorsun?"
Arkamdan gelen sesle Yeosang'a döndüm.
Yine her zamanki gibi gözlerimi ondan alamayacağım bir şekilde gelmişti.

Hepimize selam verdikten sonra Jongho'nun yanına kaçmıştı direkt.
"I swear to God. Eğer 10 dakikaya daha gelmezse eve gideceğim." Hwa yine kendi oluşturduğu saçma sapan dille konuşuyordu.

"Beklettim kusura bakmayın."
Hepimiz Wooyoung'a dönmüştük.
Uzun bir süre hepimiz sessiz kalıp Wooyoung'u inceliyorduk. O kadar güzel bi çocuktu ki Yeosang olmasaydı net aşık olmuştum. Kafamı bizimkilere çevirdiğimde San dışında diğer herkes hala Wooyoung'u süzüyordu.

"Neyse artık gidelim mi? Bacaklarımı hissetmiyorum da." Sessizliği Jongho bozmuştu. Hepimiz onu onlaylarken Wooyoung hemen yanıma sokulmuştu.

"Hadi gidelim!"

Horizon| WoosanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora