"Yalvarırım dur. Çok acıyor lütfen yapma!"

"KES SESİNİ!"

Öyle hızlı yürüyordu ki incinen ayak bileğimin üstüne basmadan yürümem imkansızdı. Hatta bir ara koşmaya bile başlamıştı.

Yardım çığlığı atmaktan başka çarem yoktu ama etrafta bizden başka kimsede yoktu. Bir süre bu şekilde ilerledikten sonra göl kenarında durduk.

Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerimle Çakır'a baktım.

"B..beni boğarak mı öldüreceksin?"

"Öldürmek mi?"

Ufak çaplı bir gülüşün ardından saçlarımı tekrar kavradı ve tam gölün kenarında dizlerimin üzerine düşürdü beni. Oda benimle birlikte eğildi ve kafamı acımasızca suyun içine soktu. Gittikçe nefesim daralmaya başlarken ellerimi dur dermişçesine çırpmaya çalıştım.
Bilincimi kaybetmek üzereyken kafamı sudan çıkardı ve çok geçmeden tekrar soktu.

"Seni öldürmeyeceğim Toprak Ayman! Beni eğlendiriyorsun. Hem daha yaptıklarının hesabını kesmedim."

Hala suyun altındaydım ve konuşmaya devam ediyordu. Attığı kahkahalar öyle sinir bozucuydu ki suda boğulmayı tercih ederim.

Kafamı tekrar çıkardı ve ekledi.

"Nasıl? Su iyi geldi mi?!"

Direncimi kaybedip yere bıraktım kendimi. Gözlerim kapalı hareketsiz olduğum yere yığıldım.

Ne olduğunu anlamak adına ağzını tekrar araladı.

"Öldün mü lan?!"
Cevap alamayan Çakır bir kaç kez tokat atıp kendime gelmemi bekledi.

"Şşş! Ses versene kızım! Sana yapacaklarım daha bitmedi."

Ses çıkmayınca son çare dudaklarıma doğru yaklaştığını hissettim. Sanırım suni teneffüs yapacaktı. Tam dudağı dudağıma değecekken aniden suratına tükürmemle birlikte sinirle geri çekildi.

"SEN ARTIK ÇOK OLDUN!"

Öyle bir tokat attı ki kafam yerinden çıkacaktı neredeyse.
O Betonhanenin içinde bulunan delilerden daha deliydi. Ne yaparsam yapayım canımı çok yakacaktı ve bu yüzden artık ondan insaf beklemeyecektim.

Acıyan bileğim ve tükenmek üzere olan nefesimle birlikte suya defalarca gir çık yapmıştım.

Beni bırakıp ayağa kalkınca nefes alma fırsatı buldum. Nefes boruma kaçan sular yüzünden öksürmekten kıpkırmızı olmuştum. Hala dizlerimin üstünde yüzüm göle doğru dönüktü.
Zorda olsa bir kaç kelime etmek istedim.

"Zavallısın. Bir gün seni doğduğuna pişman e..edicem Çakır Karadağ!"

"Buna şüphem yok. Kalk gidiyoruz!"

Yürümeye dermanım yoktu. Olduğum yerden hareket dahi edemezdim.
Oda bunu farketmiş olacak ki beni burkulan ayak bileğimden yakalayıp yerde sürükleyerek ilerlemeye başladı.

"Yapma Çakır! Lütfen öldür beni ama acı çektirme!"

Ne kadar bağırıp çağırsamda duymuyordu. Bedenim daha fazla bu acıya dayanamayınca kendimi bırakmıştım. Yavaş yavaş kapanmaya başlayan gözlerim ve bilincimdi.

🕗🕣🕘

Gözlerimi zorda olsa açabilmiştim. Ne kadar süredir baygındım bilmiyorum ama fazla olmadı sanırım. Bulunduğum yer kapkaranlıktı ve hareket halindeydik. Bir arabanın bagajında olduğumu anlamam çok uzun sürmedi. Her tarafım ağrıyordu.
Etrafa ne kadar tekmeler atsamda işe yaramadı.

Islah OdasıWhere stories live. Discover now