Tutsak

908 143 66
                                    

HATIRLATMA

Aradan zaman geçmesine rağmen hala gelen giden yoktu. Tedirginliğim titreme eşliğinde devam ederken gözümü kapıdan ayırmıyordum. Öyle üşüyordum ki bayılmak üzereydim. Gözlerim yorgun düşerken çalan kapıyla olduğum yerden hızla kalktım.

Seviçle kapıyı açarken,
"Nerede kald..."

Gördüğüm kişi karşısında yarıda kesilen lafım ve büyüyen göz bebeklerim eşliğinde ağzım açık kalmıştı.

🕘🕣🕗

Beynimde çarpan şimşekler kalbime ateş ediyordu. Nasıl oldu bilmiyorum ama bulmuştu. O an anladım bu cehennemden kaçışımızın olmadığını.

Öfke kusan gözlere daha fazla bakmadan hızla kapıyı kapatmaya çalışsam da nafile. O benden çok daha güçlüydü. Evet evet bahsettiğim kişi Çakır.
Kapatmaya çalıştığım kapıyı var gücüyle ittirince ister istemez yere düştüm.

"Hoşgeldin demek yok mu Toprak Ayman?!"

Ağır adımlarla bana doğru yaklaştıkça bende düştüğüm yerden kalkmadan kendimi geri geri çekiyordum. Ta ki duvara toslayana kadar.

"S..sen nasıl buldun?"
Titrek sesimle zor konuşabilmiştim.
Tek hamlede dizlerinin üstüne eğildi ve bana yanaştı. Aramızda ki mesafe yok denecek kadar azdı.

Bir süre nedensiz, duygusuz gözlerimi süzdü. Kafasından dudağına doğru akan kurumuş kan benim eserimdi ve başım beladaydı. Bakışlarını çekmeden aniden sağ eliyle saçlarımın bir bölümünü kavradı koparmak istercesine.
Sinirden gerilen çenesini kulağıma yanaştırıp konuşmaya başladı.

"Seninle çok güzel oyunlar oynayacağız."
Sesi öyle tehditkar çıkmıştı ki keşke kendimi bir şekilde öldürebilseydim.

Saçımla birlikte hızla ayağa kalkınca acıdan kıvranmaya başladım. Dışarıya doğru sürüklemeye başladı fırtınaya aldırmadan.

"Yapma ne olur canımı acıtıyorsun!"
Yürümeye devam ederken saçlarımı daha acımasız çekip kendine yanaştırdı.
"Bu hoşuma gider."

Acıdan deliye dönmüştüm. Saç diplerim öyle sızlıyordu ki her an bayılabilirdim. Kızgın damlalar eşliğinde ilerlerken kurtulmak adına kolunu var gücümle ısırmaya çalıştım.
Acıyla inleyen Çakır saçlarımı bırakıp attığı tokatla beni tekrar yere düşürmüştü. İkimizde sırılsıklamdık.

Belki bir şekilde kaçabilirim umuduyla düştüğüm yerden kalkıp var gücümle koşmaya başladım.

Arkamdan gelmiyordu fakat attığı kahkahalar benimleydi sanki. Asla arkama bakmadan hızla ilerliyordum ta ki ayağımı burkup yere çakılana kadar.
Düştüğüm yerde acıdan kıvranırken Çakır yürüyerek bana yetişmişti bile.

"Ne oldu bileğini mi burktun?"

Tepki vermeden sadece olacakları bekledim. Daha fazla yanaşıp konuşmaya devam etti.

"Bu bileğin mi?"
Ayağıyla acımadan bastırdığı bileğim sesim kesilene kadar bağırmama sebep olmuştu.
Attığı zevk kahkahaları yerini çatılan kaş ve ciddi bir ifadeye bırakmıştı.

"Bu kadar yeter! İşim gücüm var yürü!"

Hayır dermişçesine yalvarır bakışlarım ve çığlıklarıma aldırmadan kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırıp çekiştirmeye başladı.

Islah OdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin