43. Bölüm

2.7K 298 95
                                    

Ben bu şarkıyı, yıllar önce tesadüfen bulmuştum. Kendime saklardım hep, dinletecek, hediye edecek birini bulamadım. Saklayışım kitabıma imiş meğer. Tavsiye ederim, hikayesi, sözleri, söyleyeni çok başkadır. Umarım sizin armağan edeceğiniz bir Ay'ınız vardır. 🥰❤️

Bu arada #evlilik etiketinde 15. Sıradayız. Yüzlerce kitap arasından, bu dereceyi almak beni onöre etti. Hepinize teşekkür ederim. 😘

İlk öpücük, muhakkak ki kalbe akan seldi. Mai içinde uyanan hislere tercüman olacak, sözcükler bulamıyordu. Daha önce de kokusunu almıştı teninin, fakat bu şekilde daha bir naifti Mahir. Kuşkusuz hayatının en özel yakınlaşmıştı.

Arapça'da "Mâ" cansız şeyleri belirtmek için kullanılan bir ektir, su demektir tek başına. "Mâi" ise suya ait, suda yaşayan, eskitilmiş mavi, olarak adledilir.

Mai, "Mâ" dan çıkmış, "Mâi" olmuştu. Kendine hislerini ancak böyle açıklayabildi. O artık suya ait olmuştu, Mahir onun okyanusu idi artık. Gece ipliği kopup, gün ağırana değin, pembeleşmiş ve sıcak yüzü ile düşündü okyanusunu.

Yaşam illa ki ödül ve ceza sarmalı idi, duaların ve iyiliğin yolu önce cezaya çıkar, sonra ise ödüle dönüşürdü sabır taşın çatladığı vakit. Gözyaşı torbaların büzüşünce gelirdi o ödül, kefaret sistemiydi asıl olan. Bedelini ödemeden hiçbir mutluluk ansızın gelmiyordu hayatta. Koşullar ve ruhun acılar ile beslenip olgunlaşıyor, yolunun asvaltı dökülüyordu şüphesiz. Değerini bil, diye. Hakkettim ben, de diye belki.

Her ruhun yongası, kanayan yarası ayrı idi belki ama varış çizgisi hep orasıydı, mutluluk..

Bir başka güne hazırdı Mai, Mahir'li günlere. Onlarca korkusu ile yaşayan, vasat denilebilecek bir hayattan kopmuş, ağır bedeller ödeyerek sahip olmuştu Mahir'e.

Yan odada ki Mahir'in de hali ondan farklı değildi. Kadının yedi nefsi vardı, sahip çıkması gereken. Fakat erkeğin bir nefsi kadının yedi nefsine bedeldi. İçinde ki, çocuğu, sakladığı duyguları delmişti. Terbiye edemediği tek duygusu olmuştu aşk'ı. Nefsinin kör şeytanı olmuştu, sevdiği. Ölesiye ağlamıştı, mutluluktan Mahir.

Dudaklarından akacak onlarca kelime bu denli anlatamazdı sevdasını, dudaklarına verdiği buse yetmişti dökmesine. Bıyıklarını, hafif kirli sakalını ıslattı göz yaşları. Hafifti yüreği, uçacak gibi. Feleğin sillesini öyle bir yemişti ki, ağlamaya, sinmeye, hıçkırmaya hiç müsaade etmemişti kendisine. Döktü herşeyini, bu gece.

Mai, kahvaltı hazırladı ilk kez kendisine ihanet eden benliği ile, sessiz, sakin. İçine içine mutlu oluyordu, birinin sevgisini dibine kadar kazanmış olmanın tadını sessizce çekiyordu içine. Kahvaltıyı hazır edince, salonda duran Mahir'in ceketinin cebinden bir sigara alıp, küçük bahçelerine çıkıp merdivenlere oturdu. Hafif esintiyi tüm hücrelerinde hissederek, sigarasını yakıp derin bir soluk çekti içine.

Başını sağ omuzuna yatırıp, gözlerini kapatıp sigara dumanına karışan, sabah yelini de çekti ciğerlerine. Mahir'in adım seslerini işitince, "Dışarıdayım, gelsene." Dedi, gözlerini hiç açmadan. Mahir yanına oturup, baktı huzurla kadına. Mai, gözlerini aralayıp adama baktı. Dudak kenarları hafif kıvrık, kendini izliyordu. Tekrar kapattı gözlerini, omuzuna yaslanıp elinde ki sigarasını sundu ona. Mahir, sardı tek kolu ile onu. Tek sigarayı, paylaşıyorlardı.

Sessiz ama kısa kısa bakışmalar eşliğinde ettiler kahvaltılarını. Mahir'i işe yolcuyan Mai, yanağına öpücüğünü de es geçmedi elbet. Mahir kızı alnından öptükten sonra, "Akşam, biraz erken geleyim de gazinoya falan gidelim. Ne dersin?" Dedi. Mai, "Cidden mi? Harika olur bence!" Dedi ve coşkulu halde baktı adama. Mahir başını onaylar manada sallayıp, işe gitti.

Benden Evvel ~ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now