5. Bölüm

4.9K 479 85
                                    

     Küskündüm, her şeye rağmen gülen ben, küsmüştüm işte. Görünmez oldum evin içinde, kimseyle konuşmuyor, yemeğimi bile ayrı yiyor, odamdan çıkmıyordum. Bir çağrı geldi, sabit bir hattı. Açtım umutla. "Merhaba, ben burger restoranttan arıyorum. İsmim Mikail, Mai hanım ile mi görüşüyorum." olmuştu işte sonunda birisi aramıştı. "Evet benim, merhaba Mikail bey. Buyurun sizi dinliyorum." çıktı, heyecandan pelteleşmiş dilimden. "Biz sizinle bulaşıkçı, pozisyonu için görüşmek istiyoruz. Müsaitseniz saat 17'ye kadar restorantta olacağım." olurdu, her iş olurdu artık.

    Sonuçta emek verilerek, ter dökülerek yapılan her iş güzeldi. "Tabii, 1 saate kadar oradayım. Teşekkür ederim." dedim Mikail bey de "Görüşmek üzere." deyip kapattı. Ultra bir hızla hazırlandım ve evden anneme haber ederek çıktım. Hazırlanmam 5 dakikadır hep, özel bir yere gitmediğim müddetçe makyaj yapmazdım zaten. İş görüşmesi, evet lakin bulaşıkçı olmak için etkilemek gerekmezdi iş vereni. Bir saate kalmadan vardım restoranta.

    Personele danışarak Mikail bey'e ulaştım lakin o da ne! En az yedi kişi vardı, görüşme sırası bekleyen. İçimden, bunlar garson yada mutfak içindir, beni ilgilendirmez diyerek bakışlarımı parmaklarıma indirip beklemeye başladım. Yarım saatin ardından, sıra bana geldi. Adam nazik bir gülümseme ile görüşmeyi başlattı, herşeye kabuldüm zaten. Hemen anlaştık.

  Olmuştu işte yeniden farklı bir yerden de olsa şansım yanımdaydı ve en ümitsiz anımda bulmuştu beni. Keyifle eve döndüm, babam içeride ama kafasını bana çevirmiyordu. Mahçuptu bana karşı, yoksa şimdiye bin kere nereden geliyorsun diye sormuştu. Ben de kırıldığım belli olsun ve incindiğimi bilsin diye çok yüzgöz olmadan, anneme dönüp "İş buldum yarın sabah başlıyorum" dedim. Babam herşeyi unutup "Ne işiymiş o öyle" dedi.

    Geçen gün söylediği şeyleri hazmetmişim gibi şuan da burun kıvırmaya çalışıyordu. "Bulaşıkçı olarak, burger restorantta askeri ücrete, on iki saat çalışacağım" dedim. Gözleri irileşti önce sonra konuşmaya başladı "Ne bulaşıkcısı, birde on iki saate askeri ücret. Olmaz!" dedi, geçen gün sere serpe yatan ve bundan haz duyan benden! bahsettiğini unutarak. Ben hatırlattım ama "Baba unutkan olmaya başladın ama ben değilim. İş dedin buldum. Sanki fabrikatörsün de beni layık görmüyormuşsun gibi konuşma istersen. Ben yarın başlıyorum adamlarla anlaştım. Evrak işlerini de 1 hafta içinde çalışırken halletmeme izin verdiler." dedim ama babam bunu daha önce sekreterlik işi bulduğum zaman da, yapmıştı. "Yok olmaz, ben o ortamları iyi bilirim. Açtırma ağzımı, geç otur çayını iç." dedi. Bu cümle, benden özür dilemesiydi.

   Burnundan kıl aldırmazdı, özür dilemek yoktu babam da. Bunun yerine çay iç, çikolata al, gel oturalım gibi cümleler kurardı. "Adamlara ne diyeceğim baba, olmaz öyle." beni dinlemiyordu. Anneme baktım ama o da babamdan yana gibiydi. Rezil olacaktım elin insanına, nasıl söyleyecektim şimdi gelemeyeceğim diye.

   Sabah telefonun çalmasıyla uyandım. Stres içinde açtım "Mikail bey, ben çok özür dilerim ama bir problem çıktı gelemedim." adam gayet sakin dinledi beni ve "Mai hanım, üzgünüm ama işi başkasına verdim. İyi ki gelemediniz, bende size nasıl söyleyeceğim diyordum. Yakın bir ahbabımın çok ihtiyacı vardı. Teşekkür ederim yinede, bir pozisyon açıklığı olduğu an sizi arayacağımdan emin olun." nasıl yani, gitsem salak gibi kapıya konacaktım öyle mi? "Peki, sorun değil, iyi günler" dedim ve cevap beklemeden kapattım. Söylene söylene anneme anlattım. Annem de "İçime sinmemişti zaten sen söylediğinden beri. İyi oldu boşver." diyerek teselli etti.

     Yine başa dönmüştüm, iyi mi! Yılmıştım resmen, aklıma o tuhaf olaylar serisi geldi ve ben engellediğim numaraları kaldırıp aramaya başladım, nasıl olurdu bu on beş'e ye yakın numaranın hepsini aradım fakat aynı cümle "Bu numara kullanılmamaktadır." hepsini mi? Tamam, pek bizim operatörlere benzemiyordu. İnternetten araştırmaya başladım numaraları lakin yoktu. Hiç bir ülkenin bu numaralar da operatörü yoktu. Kafayı sıyırmak üzereydim. Hemen her sayfa da karşılaştığım o çılgın reklam da yoktu. İnternette girmedik site bırakmamıştım ama ne öyle bir reklam ne numara nede isimler vardı. Şaka gibi!..

    Korkmuştum, ben aşırı meraklı ve sırf merakından, filmin başında ölen ya da o canavarı öldüren kahraman değildim. Korktuğum şeyi birdaha sorgulamaz ve asla üstelemez, hatta kaçardım. Öyle de yaptım, tüm arama geçmişimi sildim, numaraları yok ettim, hattımı değiştirmeyi bile düşündüm. Kardeşim maaşını aldığın da hemen değiştirecektim. Bence bu kişiler teröristti ve bunun için bu kadar sır dolu yaklaşıp, ardların da hiç bir iz bırakmadılar. "Allah'ım sen koru." dedim iç çekerek.

   Üç gün sonra, Elif aradı. Gel oturalım, kocam işte diyerek. İyi fikirdi Elif ile ilkokul sıraların da tanışmıştık çocukluğumdu, ömrümün kanıtı, ahiretliğimdi. Evden çıkıp, metroya bindim, en az bir saatlik yolum vardı. Kulaklığımı takıp, birbirinden alakasız çalma listem ve hayal dünyam ile yolculuğum sona erdi. Canım ahiretlik, isim aradığımız tatlı göbeğim için, pasta yapmıştı. İyi bir ev hanımı olmuştu, bol bol ergenliğimizi andık, utandık, güldük. Öyle aşırı hayta değildik, hatta Elif hayatınızda görebileceğiniz en uyumlu, en sessiz insandı. Ben biraz hareketliydim, sigaraya lise bir de başlamış, ağzı pis, kavgacı bir tiptim sadece, o da sigara dışında iş hayatına giriş yapınca değişti. Lise de çok sıcakkanlı ve çok arkadaşa hitap eden ben gitmiş, daha az insan ve daha az muhabbet ile olgunlaşmıştım. Bir kaç saatimizi böyle geçirdikten sonra kalktım ve tekrar metroya bindim.

   Ayakta yolculuk ediyordum, telefonum çaldı annemdir diye bakmadan kulaklığın cevaplama tuşuyla açtım. Kalabalıkta olduğum için "Efendim" diyerek cevapladım. Annem değildi, tanıdık bir ses değildi. Bir erkek sesi idi "Mai hanım bu son şansınız lütfen Kent meydanı avm'ye gelin bekliyoruz." dedi. Anlamıştım onlardı, teröristler. Hadlerini bu kez bildirecek, o kağıtları imzalayıp herşeyi öğrenecektim. Aptal değildim tabii ki önce emniyete gidecek ve polis eşliğinde yanlarına gidecektim."1 saate kadar geliyorum efendim, bekleyebilir misiniz?" Şüphe oluşturacak herşeyden sakınıp, akıllı hareket edecektim. "Tabii, bekliyoruz." dedi ve kapattı.

     Kent meydanı'n da inip, her zaman orada bulunan polis ekiplerinin yanına gittim, durumu kısaca anlatıp önemli olduğunu ve yardımcı olmalarını rica ettim. Emniyete gittik ekip otosu ile. Orada her şeyi en ince ayrıntısı ile anlatıp numarayı gösterdim. Sivil bir polis eşliğinde de yola çıktık, 15 dakikanız vardı. Memur bey, beni sakin olmam ve korkmamam için destekleyici konuşmalar yaptı. Korkmadığımı ve ülkem için gereken herşeyi gözümü kırpmadan yapacağımı söyleyip telaş etmemesi ve asıl kendine dikkat etmesi gerektiğini söyledim.

     Allah'ım, bir karış toprağı için ülkesine her bakımdan hizmet eden herkesi koru diye dua ederken ben önde, ismini yolda öğrendiğim Taylan komiser ardımdan geliyordu. Avm kapısından içeri girdiğimde Piraye hanım beni karşıladı, unutmamıştı adımı dahi. "Gel tatlım, merhaba." kollarımdan çekiştirerek seviyesiz bir samimiyetle yürüdük, teras katta ki Cafe'nin dışına, sessiz bir köşesine varmıştık. Kimse yoktu bir kaç sevgili dışında, onlar da kendi hallerindeydiler. Akıllı insanlardı, dikkat çekmiyorlar ve kimse yaptıkları işi anlamıyordu.

                                                         
     

      Bu gün nasılsın, bölümü beğendiysen oy verip destek olmak ister misin? 🤗🤗😘

Benden Evvel ~ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now