1. Bölüm-Gidecek Misin?

83 7 0
                                    


  Bir çiçeğe açmamasını, bir güvercine uçmamasını söylemek yerine içinizden geldiği gibi yaşamayı deneyin. İnsanlar masumluğunu kaybetmeden, aşk kirli yüzünü göstermeden, acıyla dolmadan sevin birbirinizi...

2 Haziran 2018 / Meyra'nın Anlatımıyla

Sanki bir kuyuya düştükçe zehre batıyormuş gibi hissettiriyordu duygularım o gece. Ben de kendi yöntemlerimle gecemi aydınlatmak için kalkıp yatağımın üstündeki dekoratif led ışıklarımı yaktım. Evet, odamı uçtan uca aydınlatabiliyordum ama ruhumu bir türlü ferahlatamıyordum. Ben bunları düşünürken içeri annem girdi.

"Sanırım hüzünlü bir haziran gecesi geçiriyorsun Meyra." Gülümsedim. "Evet."

"Kahve ister misin?"

"Işıkları kapatmayacaksan olabilir" dedim. Annem ışıklarımı yakıp odama çekilmemden nefret ediyordu. Bu yüzden de ışıklarımı çıkarmayı planladığını açıkça  ifade etmişti.

"Meyra, ben sadece yalnız kalmanı sevmiyorum."

"Beni düşünüyorsun, biliyorum ama yalnız değilim ki anne."

"Umarım öyledir." dedi ve odadan çıktı.
Annem odadan çıktıktan sonra gelen mesajla balkona çıktım.

4 Haziran 2019 / Levent'in Anlatımıyla

     Meyra'nın kaybolmasının üstünden bir yıl geçmişti. Annem o günden beri onun odasına kimseyi sokmuyordu. Benim gizli kaçamaklarım haricinde...Sessizce merdivenlerden çıkarak kız kardeşimin odasına girdim.

"Seni çok özledim güzelim," dedim fısıldayarak. Kim demişti ki erkekler ağlamaz diye? Kardeşim şu an neredeydi, ne yapıyordu, kiminleydi? En önemlisi iyi miydi, o hayatta mıydı?

Yaklaşık yarım saatimi geçirmiştim ki odaya annem girdi. Sinirle gelip kolumu sıktı.

"Senin ne işin var burada ?!"

5 Haziran 2019 / Meyra'nın Anlatımıyla

     Sessizlik... Ormanın uğultusu... Kanlı ellerim... Bir bağlantı kuramıyordum. Bunu yapmış mıydım? Gerçekten sevdiğim birini incitebilir miydim? Anlam veremiyordum. Koşarak ormandaki kulübeye doğru yol aldım. Ellerimdeki kanı çitileyerek çıkardım. Evime dönecektim. Annem ve babamın yanına... Ağabeyim Levent'in yanına... Yarın 19. yaş günümdü ve ben onların yanında olacaktım. Bundan çok emindim.
Mümkün olduğunca sessiz bir şekilde, her şeyimi kendi elimle yok ettiğimi düşünerek patika yolda ilerlemeye başladım. O sırada arkamdan seslendiğini duydum. "Gerçekten beni bu halde bırakıp gidecek misin?"

     Yavaşça arkamı döndüm. Sanki beynimin içinde Dolu Kadehi Ters Tut Grubu vokalisti Uğurhan Özay, "Gitme, kal!" diye bağırıyordu. İkimizin de bu kadar duygusal ve çabuk öfkeleniyor olması her şeyi altüst ediyordu. Az önce gerçekleşen kazadan sonra bana öfkelenmişti muhtemelen ve bu yüzden arkamdan gelmemişti. O an uzun bir süreden sonra ağabeyime sıkıca sarılıp ağlamak istedim. Fark ettim ki kimse onun yerini dolduramıyordu. İşte bu yüzden dönmek istiyordum eve. Tek sorun şuydu, az önce bana "Gidecek misin?" demesi yankılanıyordu kulaklarımda. Belki ben burada, Oğuz'un yanında kaldığım günleri saymamıştım ama eminim ki ağabeyim saymıştı. Şimdi bir seçim yapmam gerekiyordu. Benim için çok zor bir ikileme düşmüştüm. Evet, gerçekten zor olacaktı...

     Seçim yapmayı erteleyerek, zaten seçimimi yapmış gibi gözüküyordum. Şimdilik Oğuz'un yanındaydım. Bir yıldır olduğu gibi. Pencerenin kenarına oturup bir süre dışarıdaki yaz yağmurunu izledim. Burada, doğayla iç içe olmak bir bakımdan bana iyi geliyordu. Ayrıca istemediğim bir insanla da değildim. Oğuz ile çocukluğumuzdan beri birbirimizin her şeyi olmuştuk. Düşüncelerimden sıyrılıp mutfağa, Oğuz'un yanına indim. Dün akşam istediğim havuçlu keki yapışını izlemeye koyuldum.

"Her gitmek istediğinde sinir krizleri geçiriyor, sonra kendini yine benim yanımda buluyorsun." dedi yüzündeki çarpık gülümsemeyle. Haklıydı. Son zamanlarda ​​geçirdiğim krizler artmıştı. Aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim.

"Sence saçlarımı artık kesmeli miyim?"

"Sen bilirsin. Bana fark etmiyor. Hem nereden geldi ki aklına birdenbire?"

"Aslında bir şeyi yapmak istediğimde birilerine pek danışmam biliyorsun. Sadece, benim saçlarımı hep Levent keserdi." Levent'in ismini duyunca yüzü asıldı, kafasını çevirip kek karışımını çırpmaya devam etti. Küçüklüğümüzden beri hiç anlaşamazlardı. Tabii, beraber olduğumuzu ağabeyim bilirse neler olacaktı kim bilir... "Yani?"

"Şu anda da saçlarımı kesip sonrasında parmaklarını arasında gezdirmesini çok isterdim. Ama bunun mümkün olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Yani, saçlarımı sen kessen nasıl olur?

yarım saat sonra ...

"Ellerine sağlık, çok güzel olmuş. Her gün yapsana sen bundan böyle." diyerek kıkırdadım.

"Keseyim mi artık?" İlk önce neyden bahsetti anlamayıp, afallamama rağmen, gözleriyle saçlarımı gösterdiğinde elimdeki keki bırakıp konuştum.

"Ne? Yani evet. Hadi göster bakalım marifetini." Oturduğu yerden kalkıp, şöminenin önündeki sandalyeyi balkondaki dolapların yanına koydu. "Otur."

"Burada mı keseceğiz saçlarımı? Yani etraf kirlenmesin?" Güldü.

"Bence sen konuşmayı bırakıp, ben vazgeçmeden önce makas ve bir kase su getir."

     İstediklerini getirdikten sonra beni elimden tutup sandalyeye oturttu. Bir süre durdu, sebebini anlayamadığım bir şekilde saçlarımı inceledi. Sonra ellerini suya daldırıp saçlarımı ıslattı. Ellerini kurulayıp makası aldı. Ve nasıl istediğimi bile sormadan, saçlarımı eliyle aşağıdan at kuyruğu yapıp bir çırpıda kesti. Aynı Levent gibi...  Ağabeyim gibi... Ve televizyondan açtığımız müziklerden tanıdık bir melodi çalmaya başladı. Oğuz'un parmaklarını saçlarımda gezdirirken şarkıyı mırıldanmasını dinledim.


"Bir kadın gelir, değiştirir seni. Alıştığın o sert, kararlı şeklini. Yüz binlerce yıldır böyledir gider. Suyun kumsala vurması gibi..."

     Yere oturup, eliyle gelmemi işaret etti. Ona yaslanabilecek şekilde oturdum. Boynuma sarıldı. "Son bir yıl ... Geçirdiğim so bir yıl o kadar huzurlu ki. Sanki seni sevmezsem zaman geçmeyecekmiş gibi geliyor. Belki bir hata yaptık, bilmiyorum. Tek bildiğim, hayatımın en doğru yanlış yaptığım." Şaşırmıştım. Oğuz duygusaldı, evet, ama sevgisini pek dile getiren bir insan değildi. Diyecek bir şey bulamadım, sadece gözlerimi sarı elbiseme kenetleyip, boynumdaki koluna sarıldım.

"Seni en az havuçlu kekleri sevdiğim kadar seviyorum."


Parıldayan IşıkWhere stories live. Discover now