Aralık duran kapıyı tıklayarak iki saniye bekledi ve içeri girdi. İçerinden ses gelmediği için Sherlock'un uyuduğunu düşünmüştü ama uyanıktı. Gece John'un oturduğu sandelyeye oturmuş, ayaklarını olabildiğince kendisine çekmişti. John, Sherlock'a garipsercesine bir bakış atarak, odaya girdi ve perdeleri açıp odaya biraz ışık girmesini sağladı.

Gözüne ışık yansıyan Sherlock gözlerini kısarak ayağa kalktı ve John'a bir kağıt uzattı. John, elindeki kâğıdın gazete olduğunu fark ederken de konuşmaya başladı, "Mycroft ile konuştum. Fotoğraf başka hiçbir yerde yayımlanmayacak. Bu konuda için rahat olabilir."

"Pekâlâ... Kimmiş peki?"diye mırıldandı John başını sallarken.

"Seni uyarmıştım. Son zamanlarda gazeteciler daha fazla üstümüze geliyordu. Aramızda bir şey olup olmadığı hakkında. Ve birisi içimize sızmayı başarmış. Ve senin tüm uyarılarımı hiçe sayarak içlerinden birini bakıcı olarak işe alman sadece onların işlerini kolaylaştırmış oldu. Muhtemelen o fotoğraf için yüklü bir miktar kazandı. Mycroft'un verdiği miktarı söylemiyorum bile."

Sherlock'un iğneleyici bakışlarını görmezden gelmeye çalışsa da bunu yaparken biraz zorlandı. Başından bunu söyleseydi hiç yaşanmazdı diye düşündü içinden. Sherlock'a neden daha önceden söyleyemediğini sormayı düşünse de alacağı cevabı bilmek istemediği için vazgeçti. Başını sallayarak onaylamakla yetindi. Son zamanlarda kafasında o kadar çok sorun vardı ki, bazen tüm bunları unuttuğunu fark ediyordu.

"Nasıl hissediyorsun?"diye sordu, odadan çıkmak için kapıya doğru adımlayan Sherlock'a. Sherlock tam kapının önünde durdu ve, "Rosie ile deney yapabilecek kadar iyi."

"Umarım şaka yapıyorsundur..."diye mırıldandı John, ufak bir tebessüm ile. Sherlock ile aralarının kötü olmaması onu mutlu etmişti.

Sherlock, belli belirsiz bir gülümseme ile John'a son bir bakış atıp, odadan çıktı.

***

Kahvaltı esnasında ortam, daha önce hiç olmadığı kadar sessizdi. Mrs. Hudson, Sherlock ve John'un bazı şeyleri aralarında halletmeleri gerektiğini düşünerek, "Bugün biraz yürüyüşe çıkacağım. Kalçam için. Rosie'yi de götürebilirim. Siz de biraz dinlenirsiniz."dedi.

"Teşekürler Mrs. Hudson, ama-"

"Hem Rosie için de iyi olur."

Bu fırsatı geri çevirmek istemiyordu John. Sonsuza kadar görmezlikten gelemezlerdi sonuçta. Bir gün konuşmaları gerekecekti ve ertelemek pek de yardımcı olmuyordu onlara. Başını yavaş bir hareket ile salladı John.

John'un onay vermesiyle, Mrs. Hudson hemen Rosie'i kucağına aldı ve o ikisini yalnız bıraktı.

"Bugün için bir planın yoktur umarım..?" diye mırıldandı John sessizce.

"Hayır."

"Güzel."

Sherlock'un kendisine göz devirdiğini gören John istemsizce kaşlarını çattı.

"Konuşmak zorunda hissetmene gerek yok."diye mırıldandı Sherlock, çayını dudaklarına doğru götürürken. Çayına bakıp, ufak bir yudum aldı ve elinde fincanı ile ayağa kalktı.

"Sadece... bir nokta koymamız gerektiğini düşünüyorum..."

Sherlock kaşlarını kaldırsa da bir şey söylemedi. Bu cümle John'dan bu kadar çabuk duymayı beklediği bir cümle değildi.

"Yani, beni seviyorsun?"

"Bu bir sorun mu?"

"Hayır, ama..."dedi John oturduğu sandalyede kıpırdanarak. "Ama bunun hakkında konuşmalıyız."

"John, ben duygularımı ön planda tutan birisi değilim. Hiçbir şey değişmeyecek, buna emin olabilirsin."

"Ya ben değişmesini istiyorsam?.."diye mırıldandı John, gözlerini Sherlock'un gözlerine dikip ayağa kalkarak.

John'un sessizce söylediği ile Sherlock'un yüzünü belli belirsiz bir gülümseme kapladı. Bu bir kez daha her şeyin değiştiği yeni bir başlangıçtı.

~
Öncelikle hepinize yeniden ve son kez merhaba!!

Birkaç güzel söz söylerek kapanışı yapmayı isterdim ama bunu yapabileceğimi pek sanmıyorum.

Sonunda final bölümünü yazdım ve biliyorum, doğru düzgün bir final yapamıyorum hiç... daha iyisini borçluydum.

Ve bunu önceden söylemeliydim ama 2K?!
Kitabı okuyan, oylayan ve yorum yazan herkese çok teşekkür ederim. Sizleri çok seviyorumm.♡♡♡

IT'S ALWAYS GOOD TIME (Johnlock)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin