¤ 5 ¤

645 66 36
                                    


John, başını omzuna koyup uyumuş olan kızına bakarak gülümsedi. Şefkat dolu bakışlarını, ikisini izleyen Sherlock'a çevirdi. Sherlock, Rosie'nin uyuyamama gibi bir sorun yaşamaması için yine keman çalmıştı. Sherlock'un suratını görmesiyle, yüzü düştü John Watson'ın. Kayıp gibi duruyordu. Düşüncelerinde kaybolmuş ve kendisini bu dünyadan soyutlamış gibi. Bu onun sıklıkla yapıtığı bir şeydi ama bu seferki öncekilerden çok daha farklıydı. Mutsuz gibi belki ya da daha çok anlamlandıramadığı bir tür acı içerisinde gibi. Ne olduğunu çözememişti John ama onu izleyen adamın sıkıntısını yok etmek için her şeyi yapmaya hazırdı.

"Sherlock? İyi misin?"diye sordu John endişeli bakışlar eşliğinde.

"Evet. Rosie'yi yatırsan iyi olur."dedi Sherlock, hissettiği korkuyu ve beraberinde getirdiği nice duyguyu saklamaya çalışarak. Karşısında duran adamın onu fazla iyi tanıması ise bu çabasının biraz boşa gitmesine neden oluyordu. Neyse ki John Watson bir dahi değildi. Duygular konusunda iyi olsa da Sherlock'unkiler için geçerli olmuyordu bu durum.

John, başıyla onaylayarak ayağa kalktı ve arkasını dönmeden hemen önce bir kez daha endişeyle Sherlock'a baktı. Ne olduğunu bilmese de çözecekti. "Bir sorun yok, değil mi?"dedi endişeyle fısıldayarak.

"Hayır."diye yanıtladı Sherlock, biraz beklemenin ardından. Düşünerek halledebileceğinden emindi. Her sorununu öyle çözmemiş miydi zaten? Bunun ne gibi bir farkı olsundu ki? Bu konuya tamamen yabancı olması, çözemeyeceği anlamına gelmiyordu onun için.

"Emin misin?"diye sordu aldığı cevaptan tatmin olmamış olan John.

"Evet."dedi Sherlock, gözlerini devirerek. John'un içinin rahat etmediğinin farkındaydı ama yine de fazla açıklama yapmak istemiyordu. Hiç yapmazdı ki. Ve yapması, John'un daha da endişelenmesine neden olurdu. Böylesi çok daha iyiydi. Belki numaraydı ve yalandı. Gerçekleri saklıyordu. Ama yine de yapması gerekeni yaptığını hissediyordu Sherlock.

"Bak Sher -"

"Sadece bakıcı olayı canımı sıkıyor. Yalnız kalmam gerek."diyerek yalan söyledi Sherlock. Aslında kısmen yalan değildi. Ama sıkıntısının başında yer alan konu da kesinlikle bakıcı olayı değildi. Sonuçta, çıkarım yaparak gelen bakıcının kötü yanlarını John'a belki biraz abartarak söyleyebilir ve ondan kurtulabilirdi. Ama en büyük sıkıntısından bu şekilde kurulmak mümkün değildi. Ne de olsa daha önce başına gelmiş şey değildi.

John başını sallayarak, gitmek için arkasını Sherlock'a döndü. "İyi geceler..."diye mırıldandı. Sherlock her ne kadar John onu göremeyecek olsa da başını salladı.

Ayaklarını kendisine doğru çekerken, ellerini de birleştirerek çenesinin altına yerleştirip gözlerini kapattı. Bir süre o şekilde kalan Sherlock, aniden gözlerini açarak başını iki yanına salladı. Ve asla söylemeyeceğini düşündüğü o sözcükleri söyledi kendi kendine :

"Sanırım uyumalıyım."

***

Ertesi gün kısmen önceki günün aynısıydı. Tek fark Rosie ve Greg'in Sherlock ile zaman geçirmiyor oluşuydu. John, işe gitmeden önce Minik Rosie'yi, Mrs. Hudson'a emanet etmişti ve Sherlock'a göre bu bir hataydı. En azından Rosie,                  Mrs. Hudson'ın söylediği hiçbir şeyi anlamayacaktı.

Sherlock ise her zamanki deneylerinden yapmış, sıkılmış, Lestrade'ye dava olup olmadığını sormuş ve daha çok sıkılmıştı. Anlaşılan o ki, şu sıralar dünya üzerinde tek sıkılan oydu. Bu durumun fazla uzun sürmemesini diliyordu çünkü beynini bir şekilde beslemeliydi ve bunu en iyi yapan şey de, davalardı. Dava olmadığı sürece, normal bir insandan pek bir farkı kalmıyordu.

IT'S ALWAYS GOOD TIME (Johnlock)Where stories live. Discover now