¤ 3 ¤

717 67 72
                                    


Kemanını çalmayı bitiren Sherlock, beklentiyle babasının koltuğunda oturan ve bazı oyuncaklarıyla ilgilenen Rosie'ye baktı. "İlgini çekmedi mi? Uyuyamadığında öyle değildi ama."dedi hayal kırıklığıyla. John'dan aldığı övgüleri minik Rosie'den almak sandığı kadar kolay olmayacaktı anlaşılan. "Hu-hu?"diye seslenilmesiyle başını kapıya doğru çevirdi Sherlock.

"Sherlock. Onun dikkatini böyle çekemezsin."dedi içeri giren Mrs. Hudson. Sherlock gözlerini devirip, Küçük Watson'ın karşısına oturdu. John'la olan ilişkisinin aksine, Rosie ile o kadar iyi bir ilişki içerisine girememişlerdi. Yine de pes etmedi Sherlock. John hakkında bildiklerini, Rosie'nin üzerinde kullanabilirdi.

"Neden Rosie'yi bana vermiyorsun? Hem sen kendi işine bakabilirsin hem de Rosie sıkılmamış olur."dedi gülümseyerek Mrs. Hudson. Sherlock'un insan ilişkilerinde berbat olduğunu biliyordu. Bebekler neden farklı olsundu ki? Gördüğü manzara buna bir kanıttı.

"Mrs. Hudson, sanmıyorum ki sizin geçmiş hayatınız Rosie'nin ilgisini çeker. Ayrıca eminim ki John, kızının o anlatacaklarınızı duymasını istemez." dedi Sherlock sinirli bir ses tonuyla. O, Rosie'nin vaftiz babasıydı! Rosie onunlayken sıkılıyordu öyle mi? Daha neler!

"Oh!"diye soludu Mrs. Hudson, kırılmış bir şekilde. Sherlock'tan bunu beklemezdi. Ona yardımcı olmak istemişti ve karşılığı gerçekten çok iyiydi(!) Ama bu Sherlock'tu. Ondan teşekkür etmesini ve kibarca reddetmesini de bekleyemezdi. Arkasına dönerek, daireden çıktı. Sherlock kendi başına hâlledebilirdi.

"Oh!" Sherlock, aklına gelen fikirle, hızla koltuğundan âdeta zıplayarak kalktı ve bilgisayarını alarak, yeniden oturdu. "Şimdi, Rosie, mükemmel olmayan ama insanların okumaya bayıldığı o bloğu okuyacağım sana." dedi ufak bir gülümseme göndererek karşısında oturan vaftiz kızına.

***

" '...Deli, kibirli, egoist, otoriter. Ama aynı zamanda büyüleyici biri...'  Duyduğun gibi Rosie, baban onunla ilk karşılaşmamızdan bunu çıkartmış. Çok iyi. Tabii en iyilerini ve en önemlilerini  unutmuş olması dışında."

Sherlock, ekrandan gözlerini ayırarak Rosie'nin tepkisine baktı. Gördüğü manzara karşında gözlerini devirdi. Rosie'nin onu önemsememiş olduğu çok belliydi. "Bayan Watson, aynı anda hem babanıza benziyor hem de benzemiyorsunuz."dedi gözlerini devirerek. Dava. Rosie kesinlikle bununla ilgilenirdi ama John... John bunu yapmasına asla izin vermezdi. En azından şimdilik. Sherlock onu iknâ edebileceğine emindi. Sadece zaman gerekiyordu.

***

Birkaç cümle daha okuyan Sherlock, dayanamayıp saate baktı. Acilen John'un gelmesine ihtiyacı vardı. Ne düşünmüştü, bunun altından kalkabileceğini mi? Bilgisayarı kapatıp telefonunu eline aldı ve Lestrade'ye mesaj attı.

YARDIM.
-SH

ÇABUK OL LESTRADE.
-SH

ACİL.
-SH

MESAJLARIN DOĞRULUĞUNU SORGULAMAYI KES.
-SH

ZAMAN KAYBEDİYORUZ.
-SH

Kısa bir süre sonra Lestrade nefes nefese kalmış bir şekilde, içeriye girdi. Sherlock'a inanmak istememiş ama riske atmak da istememişti. Gerçekten de acil bir durum olduğunu umuyordu. Bu tuhaftı aslında. Acil bir durum olması iyi bir şey olmamasına rağmen, bunu umuyordu. Umduğu bir diğer şey ise, Sherlock'un onu su istemek falan için çağırmamış olmasıydı. Etrafına bakındı ve, "Acil demiştin!"diye bağırdı.

"Evet. Sence Rosie'nin ilgisini nasıl çekebilirim?"diye konuya girdi Sherlock. Lestrade, insan ilişkilerinde ondan çok daha iyiydi. John gelene kadar onlarla birlikte durabilirdi.

IT'S ALWAYS GOOD TIME (Johnlock)Where stories live. Discover now