¤ 15 ¤

608 54 28
                                    

-Final Bölüm-

(sizleri herhangi bir beklenti içine girmemeniz konusunda uyarmak istiyorum...)

John, verdiği uzun uğraşlar sonucunda Sherlock'un ateşini düşürebilmişti. Yine de, onu yalnız bırakmak istememiş ve yatağın yanındaki sandalyeye oturmuştu. Sherlock'un arada bir bilinçsizce sayıklaması endişelenmesine neden olsa da, saçma şeyler mırıldandığı için içini rahat tutuyordu. Muhtemelen, gördüğü rüyada olanlar ile ilgili bir şeydi.

Sherlock'un uyanmasını beklerken, çok fazla şeyi düşünme fırsatı buldu John. Bazı şeyleri o kadar çok ertelemişti ki daha fazla kaçamayacağının farkındaydı artık. Tüm yaşadıkları... kolay şeyler yaşamamıştı. Her şeyin kötüye gittiği zamanlarda, onunla tanışmış ve geçmişini arkasında bırakmıştı. Yeni bir hayat kurmuştu. Her şey o kadar güzeldi ki, hem tüm bunların mahvolmasından korkuyor hem de o yanında olduğu sürece hiçbir şey olmayacağına inanıyordu. Ama sorun da buydu. Sonsuza kadar birlikte olacaklarını düşünmüş olması. Aslında, bunun nesi bir sorundu hâlâ emin değildi. Sadece bir yerde yanlış vardı ve tek bulabildiği yanlış da buydu.

İç çekerek başını eğdi ve avuç içleriyle gözlerini sertçe ovdu. Tüm bunlardan artık yorulmuştu. Bilinmezin içinde sürükleniyormuş gibi hissediyordu ve bu ilk böyle hissedişi de değildi. Daha fazla ertelemenin hiçbir anlamı olmasa da, ne zaman Sherlock ile konuşmak istese vazgeçiyordu. Onu vazgeçiren neydi bilmiyordu ama bu gidişle asla konuşamayacaklarmış gibi geliyordu.

Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve Sherlock'un odasından çıktı. Son zamanlarda ev dediği yer, onu boğmaya başlamıştı. Mutfağa yönelerek, kendisine bir bardak su doldurdu ve sandalyeye oturdu. Gözlerinden uyku akmasına rağmen biliyordu ki sabaha kadar uyanık kalacaktı.

Mary'nin ölümünden sonra gerçekleşen her olay onu fazlasıyla yormuştu. Ruhsal olarak, fazla bitkin hissetmesine rağmen mutlu olduğunu hissediyordu. Mutlu olacağını biliyordu. Sadece ne zaman olacağını bilmiyordu ve bunun aslında kendi elinde olduğunun da farkındaydı. Eli ile masada ufak bir ritim tutturdu. Eli uyuşmaya başladığındaysa, durarak arkasına yaslandı.

Ayağa kalkarak, evin içinde yavaşça dolaşmaya başladı. Ses çıkarmamaya özenle dikkat ediyordu. Kimsenin uyanmasını istemezdi. Karşılıklı duran koltukları geçerek, masanın üzerinde duran ve birbirinden alâkasız olan eşyalara baktı. Çoğu, Sherlock'a aitti ve John ne olduklarını bile anlamamıştı.

Etrafı biraz toplayarak vakit geçirdi. Ardından bilgisayarını eline alarak, bloğuna yazmaya başladı. Bu tüm gece devam etti. Aslında sadece yorgun düşüp, kucağında bilgisayar ile uyuya kalana kadar devam etti.

***

John, onu sarsan eller ile uyandı. Kızarmış gözlerini kırpıştırarak etrafına bakındı bir süre. Koltukta uyuya kaldığı için boynu ve sırtının durumunun pek de iyi olduğu söylenemezdi. Mavi gözleri, ona endişeyle bakan Mrs. Hudson'ı bulunca, oturduğu yerden doğrulup, her şey yolundaymış gibi davranmaya başladı. "Günaydın Mrs. Hudson."dedi sesini neşeli tutmaya çalışarak.

Mrs. Hudson, John'a hafif sert bir bakış yollayarak mırıldandı, "Günaydın, John. Burada mı uyudun?" Bir ev sahibesi olarak, bir sorun olup olmadığını bilmesi gerekiyordu.

"Ah, sadece, kestirdim diyelim." Sol eliyle boynunu ovarak rahatlamaya çalıştı.

Mrs. Hudson iknâ olmayarak, John'a bakmaya devam etti. "Pekâlâ, birkaç saat burada uyumuş olabilirim."diyerek ayağa kalktı John, ve Sherlock'un odasına doğru yöneldi.

IT'S ALWAYS GOOD TIME (Johnlock)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن