8. Bölüm: Sevgiye bulanmış tuzaklar.

Start from the beginning
                                    

"Rüzgar?"

"Tamam Eray, ben kullanacağım." Rüzgar elini belime yerleştirerek beni arabaya yönlendirdi. "Ne bekliyoruz, gidelim hadi?!"

"Dur bir dakika." dedi Eray ondan beklemediğim bir ciddiyetle. "Senin başına ne oldu?"

"Ne olmuş?" diyerek anında arabanın kapısını açtı Gizem.

"Bir şey yok. Sakin olun." Gizem çoktan inmiş ve Rüzgar'ın başına bakıyordu fakat fazla yakındı. "Halis amca yaptı." diye açıkladı Rüzgar. "Önemli bir şey değil."

"Niye?" Eray'ın sesi bu sefer de şaşkınlığın izlerini taşıyordu.

"Halis amcayı tanımıyor musun Eray?"

Gizem önce yaraya dokundu sonra birkaç kez üfledi. "Acıyor mu çok?"

Derin bir nefes aldım, içimde garip bir öfke rüzgarı esmeye başlamıştı. Bu kadar yakın olmaları normal miydi?

"Acımıyor. İyiyim."

Rüzgar'ın birkaç adım arkasındaydım. İçimdeki öfkeye yenilerek Rüzgar'ın elini tutup geriye çektim.

"Gidelim mi artık?" Rüzgar önce elime sonra gözlerime baktı. Kahvelerimde her ne gördüyse kaşları havalandı.

"Gidelim." Yutkundu. "Gidelim."

Gizem'le çok kısa bir an gözlerimiz buluştu ama o hemen arabaya bindi.

"Başın ağrıyorsa ben kullanırım."

"Gerek yok." dedi Rüzgar, gözleri hâlâ gözlerimdeydi ve elini de daha bırakmamıştım. "Ben kullanacağım. Sen arabaya bin."

Eray da hiçbir şey demeden arabaya bindi, normalde bir şeyler söylerdi. O yüzden bu gece ikinci kez tavrıyla beni şaşırtmıştı. Rüzgar kapının kapanma sesini duyar duymaz kulağıma doğru eğildi, muhtemelen Gizem ve Eray'ın duymalarını istemediği bir şey söyleyecekti.

"Yağmur, elim..." diye fısıldadığında anlamayarak başımı geriye çektim, yüzünü buruşturduğunu görünce kaşlarımı çattım. "Elim... Senin deyiminle çürüdü."

Gözlerim açılırken elimi elinden hızlıca çektim. Rüzgar elini kaldırıp avucuna bakarken tırnak izlerimi görmem utanmama neden oldu. Resmen eline tırnaklarımın izi çıkmıştı.

"Ben..." diye mırıldandım.

Bakışları bana çarptı bir kez daha, gözleri gülüyor gibiydi ama bu, dudaklarına uğramamıştı.

"Gidelim mi?"

En mahcup ifademi takındım.

"Rüzgar,"

"Gidelim, Yağmur." dedi tekrar, "Sonra konuşuruz."

Pes ederek arkadaki yolcu koltuğuna, Gizem'in yanına geçtim. Rüzgar da arabaya binince aynada gözlerimiz tekrar buluştu. Ben ona üzgün bakışlar atarken o kendi kendine sessizce güldü ve elalarını benden ayırdı.

Yarım saat kadar herkes sessiz kaldı. Gecenin geç saati olduğu için herkes yorgun olmalıydı belki de bu yüzden kimse konuşmuyordu. Bakışlarımı yanımda oturan Gizem'e çevirdim. Uyuya kalmıştı. Gözlerim uyuyor olmasını fırsat bilip üzerinde oyalanmayı tercih etti. Fazla bakımlıydı. Sarı saçları kelimenin tam anlamıyla parlıyordu, saçlarını hiç dağınık görmemiştim. Gözleri zaten renkliydi ve bu sanki onu daha havalı yapıyordu. Sadece burnunda estetik olduğu belliydi ama bu da ona yakışmıştı. Bakışları bile keskindi, ben kadın hâlimle onu fazla çekici buluyordum. Öyle güzeldi ki ben yanında resmen sönük kalıyordum.

Rüzgarın GölgesiWhere stories live. Discover now