Bölüm 55 - Kapı

Start from the beginning
                                    

Yürümeyi bırakmadan ona doğru yarım bir dönüş yaptım. "Öyle olmadığını mı düşünüyorsun?"

"Emin değilim, fakat aklıma takılan bir şey var... Chester protokolü gerçekleştirecek kişi olmanda epey ısrarcıydı, değil mi? Neden şimdi vazgeçti?

"Yayını izledikten sonra çok sinirlenmişti." Chester'ı kış bahçesinden üstü kapalı bir şekilde kovduğumda yüzünde oluşan habis ifadenin ilk fırsatta intikamımı alacağım anlamına geldiğini yeni idrak ediyordum. "Herhalde o zaman protokolü başka birine devretti."

"Ya da aslında kimseye devretmedi."

"Nasıl yani?"

"Ya Chester, kapının nasıl açılacağını kimseye söylememişse?" dedi Mateusz bir fısıltıya yaklaşacak kadar alçalan ses tonuyla,"Ya seni kapıya çekmek için bu algıyı yaratmışsa?"

"Olabilir mi? Benim kapıya gitmem ona ne fayda sağlayacak?"

"İşte, can alıcı nokta burası." dedi Mateusz. "Bana kalırsa Chester Lincoln, yapabileceklerinin farkında olmadığın için seni orada istiyor."

"Bilgisizliğimi bir silaha dönüştüreceğini mi söylüyorsun?"

"Şu an sadece tahmin yürütüyorum. Oraya gittiğinde, Uyananlar dışarı çıkma kararını desteklemeye geldiğini düşünebilirler. Çünkü sen... Anlatmakta güçlük çekiyorum, bir saniye izin verirsen... Senin bir tılsımın var, evet doğru sözcük bu. İnsanların içindeki direnme arzusunu ortaya çıkarman için sadece var olman, bir yerde bulunman yetiyor. Bakışlarınla emniyet duygusu veriyorsun, sen... "

Ona doğru tam bir dönüş yaptığımda Mateusz'un coşkulu sesi, bir engele takılmış gibi ansızın kesildi. Hafifçe aralanmış dudaklarına baktığımda ağzını kapattı, gözlerini yere indirdi.

"Fark etmemiştin, değil mi? " diye sordu utana sıkıla. Hayır, dedim içimden, senin fark ettiğini fark etmemiştim.

Kendini bana bakmaya zorladı, soluk yanaklarına sevimli bir pembelik yerleştirmişti.

"Sanıyorum ki Chester senin bu özelliğini manipüle ederek seni, senin tabirinle, şaşırtıcı ama yine sana karşı, bir silah haline getirmek istiyor." dedi tek nefeste.

"Buna izin vermeyeceğim."

Kendimi kanıtlamak için söylememiştim bunu, onu yatıştırmak istemiştim aslında. Benim için ne kadar endişelendiğini görüyordum.

"Biliyorum." dedi belli belirsiz bir gülümsemeyle, "Çünkü şimdi farkındasın."

Karnımda bir kıpırtı hissettim, bir sıcaklık yükseldi içimde, sözlerini geride duymak istediklerimden başka hiçbir şey kalmayana dek eşeleyebilirdim, şimdi neyin farkındayım, sonra yeniden ve en başından aşık olurdum ona, sonsuza dek bu döngüde kalsam gocunmazdım da.

"Bu taraftan."

Teğmen Gottwald'ın sesi beni gerçekliğe çağırdı.

Köşeyi dönünce bir örgüt üyesini, koridordaki ilk kapının önünde nöbet tutarken gördüm. Adam bizi fark edince yana kaydı, eli kapıyı açmak için kulpa gittiğinde Teğmen, "Bir an önce halledelim şu işi." diye homurdandı.

Teğmen'in peşinden kapı aralığından içeri süzüldüm. Odanın loş aydınlatmasına alışana kadar gözlerimi kırpıştırdım. Eşyaların bulanık hatlarını seçebiliyordum. Burası bir tür dinlenme alanıydı, pencereleri kalın perdelerle örtülerek karartılmıştı, odanın merkezinde duran kanepe dışında pek eşya yoktu içeride.

A0023Where stories live. Discover now