Bölüm 5 - Sürpriz

22.4K 1.9K 520
                                    

Bölüm 5 – Sürpriz

  “Bu taraftan!” dedi Rose ve önümden hızlı hızlı yürümeye başladı. Yapay olduğunu düşündüğüm pembe çimlerle kaplı ön bahçeyi ikiye ayıran taş yoldan ilerlerken içimi tekrar o panik duygusu kaplamıştı. Gitmekte olduğum bilinmezlik ve ait olmayacağıma dair inancım ödümü koparıyordu. Ne yapmam, ne düşünmem ya da nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Önümde, topuklarını zemine gürültüyle vurarak ilerleyen kırmızı saçlı kadın yeğenimdi. Ayrıca ben, o ve hiç tanımadığım ailesiyle yaşamaya mahkûm edilmiştim. Hayatımda beni daha çok huzursuz edecek başka bir şey olabileceğini sanmıyordum.

  Rose kapının önünde bir süre daha oyalandıktan sonra, onu açmaya uğraşıyormuş gibi görünüyordu, başını geriye doğru çevirerek ismimi şakıdı. Bunu öyle gürültülü bir şekilde yapmıştı ki şimdi yan evin bahçesine bağlı köpek havlayarak iki evi birbirinden ayıran çitlere doğru zıplıyordu. Oldum olası köpeklerden korktuğum için kendimi diğer tarafa, pembe çimlere doğru seğirtirken bulduğumda şaşırmadım. Rose’a baktığımda şimdi ellerini beline yerleştirmiş bir şekilde köpeğe doğru dönmüştü.

  “Ah, kapa çeneni! Bir kerecik sus, faydasız şey!” dedi havlarcasına. Sonra bana dönerek aceleyle ekledi, “Hadi Reena, bir an önce eve girelim canım.”

  Başımı hızla aşağı yukarı salladıktan sonra bahçeyi arşınlayarak evin kapısına ulaştım. Rose beni içeri buyur etmeden önce arkamı dönerek, çitlerin üstünden belli aralıklarla başı görünen köpeğe en cüretkâr bakışlarımdan birini yolladım. Az sonra Rose’un tehlikeli derecede uzun tırnaklı kemikli elinin sırtımdan hafifçe ittirdiğini fark ettiğimdeyse kapı eşiğinde dikilmeyi kesip içeri girdim.

  Burası parıldayan somon rengi bir duvar kâğıdıyla kaplı dar bir holdü. Tavan öyle yüksekti ki üzerindeki ihtişamlı avizenin olduğundan çok daha küçük görünmesine neden oluyordu. Rose önüme geçerek ilerlemeye başlayana dek etrafımı incelemeye devam ettim.

  “Buradan,” dedi Rose ve onu takip etmemi işaret etti. İtiraz etmeden arkasından ilerlemeye başladığımda sırtımdaki çantanın ağırlaşmış olduğunu fark ettim. Bunun fiziksel olarak mümkün olmadığını, çünkü çantanın içinde hasta kıyafetinden başka bir şey bulunmadığını biliyordum. Fakat şimdi beraberimde taşıdığım panik, keder ve korku da çantanın içerisindeymiş gibiydi ve ben omuzlarımda hissettiğim devasa ağırlığı ancak bu şekilde açıklayabiliyordum.

  Az sonra durdu ve benim gelmemi bekledi. Yanına ulaştığımda yüzüne hızlı bir gülümseme yerleştirerek önündeki duvara döndü. Somon rengi duvar kâğıdı olan yere eliyle dokunuverdiğinde duvar elektronik dalgalardan ibaretmişçesine ışıklı şeritler haline gelerek yok oldu ve dikdörtgen şeklinde, kapı boyutlarında bir açıklık meydana geldi. Rose hızlı adımlarla içeri girerken “Önce sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım, acıkmış olmalısın.” dedi.  Gerçekten acıkmış olduğumdan buna itiraz etmedim. Az sonra Rose’un peşinden ağır ağır içeri girdim. Şimdi Amerikan tarzı mutfağı olan bir oturma odasında duruyordum. Rose kendine özgü çabuk adımlarıyla tezgâha doğru ilerlediğinde ben de yavaşça etrafıma göz gezdirmeye başladım.

  Biri zebra desenli, diğeri ise parlak pembe renk olan geniş iki koltuk karşılıklı yerleştirilmişti. İkisinin üzeri de birbirlerinin desen ve renginde uzun yastıklarla donatılmıştı. Ortalarında duran cam kahve masasının üzerindeki siyah vazodaysa pembe güller duruyordu. Yerde beyaz kürkten bir halı vardı ve duvarlar ise kirli beyaz renk, üzerinde iç içe geçmiş mor üçgenler bulunan duvar kâğıdıyla kaplıydı. Bakışlarımı bu renk cümbüşünden çekerek şimdi siyah tezgâha çıkardığı malzemelerle ilgilenmekte olan Rose’a çevirdim. Tozpembe renginde iki tost ekmeğini poşetten el çabukluğuyla çıkarıp önündeki tabağa yerleştirdikten sonra kabarık saçlarını kulağının arkasına attı. Ardından ekmeklerin arasına kaşar peyniri olduğunu düşündüğüm dilimleri yerleştirmeye başladı. Bir yandan da söylenir gibi konuşuyordu.

A0023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin