Bölüm 2 - T0138

32.4K 2.3K 663
                                    

Bölüm 2 – T0138

“Seni seviyorum ve nefes aldığım sürece de seveceğim.”

***

2086.

  Kulağımdaki cihaz yüzünden yanlış duymuş olmalıydım.  Sanki onu düzeltmek ister gibi işaret parmağımla üzerine bir iki kez tıklatırken “Efendim?” diye sordum gözlerimi kırpıştırarak. Lottie benim bu afallamış halim onu çok eğlendiriyormuş gibi bir kere daha güldü ve tekrarladı. “2086’dayız, Reena.”

  Kanımın donduğunu ve bir boşluğa düştüğümü hissediyordum. Afallamış, sanki bildiğim her şeyi unutmuştum. Bana ait olduğunu düşündüğüm şeylerin artık yok olduklarını idrak etmekte zorlanıyordum. Bedenim iradem dışında bir titreme dalgasına kapıldığında destek alabilmek adına ellerimle dizlerimi kavradım. Gözlerim, beynimdeki düşüncelerle eşdeğer bir süratle kucağımda gidip gelirken nefes alış verişimi kontrol edemediğimi fark ettim. Üzerimdeki hasta kıyafetinin mavi kumaşının detaylarında kaybolduğumda zihnim Lottie’nin söylediklerini anlamlandırmaya çalışıyordu.

  “Onu şoka soktun, Lottie.”

  Sergio’nun sesini duymuş olsam da başımı kaldırıp ona bakamıyordum. Boğazımda takla atan soluklar beni yararsız hâle getiriyordu. Kendimi ihanete uğramış gibi hissediyordum. Bana iyileşerek tekrar ailemle birlikte olma vaadi veren insanlar tarafından aldatılmıştım. Aldatılmıştım, çünkü anne ve babam sırf sağlığıma kavuşabileyim diye benden yıllarca ayrı kalmayı kabullenmişlerdi. Fakat şimdi, bana yetmiş yıl sonrasında olduğumu söyleyen insanların karşısında aciz bir şekilde titrerken, ebeveynlerimin sağ kalmış olma ihtimallerinin olmadığını biliyordum. Ne onlar, ne de sevdiğim diğer insanlar, özellikle geride bıraktığım Camden, artık yaşamıyordu. Bedenim tekrar kutunun içerisinde olduğu gibi buz kestiği zaman, şimdi ihanet eden benmişim gibi hissediyordum. Zamanında iyileşip geri dönememiştim ve bana ömrünün sonuna kadar beni seveceğini söyleyen çocuğun sözünü tutup tutmadığını bilmiyordum. Geçmişim ellerimden öyle hunharca çekilip alınmıştı ki, geriye baktığımda artık bana aitmiş gibi görünmüyordu. Annem, babam ve kardeşimle geçirdiğim akşamlar ve Camden’la izlediğim sayısız günbatımı şimdi bir hikâye kitabının resimlerinden ibaretmiş gibiydi. Hastalığımın kasvetiyle gölgelenmiş bu anılar artık öyle tanıdık fakat öyle uzak, öyle gerçek fakat öyle ulaşılmazlardı ki, onları hatırlamak yüreğimi kasıp kavurmaktan başka bir işe yaramamıştı. Artık iyileşmiştim ancak ailem, tanıdıklarım, doğru bildiğim ve güvendiğim her şey ve tüm yargılarım bu yetmiş yılın içerisinde gömülü kalmıştı. Böyle olduktan sonra, iyileşmemin ne anlamı vardı?

  “Hey, sakinleş.” dedi Lottie yere çömelip elini omzuma koyarak. Sesi öyle uzaktan geliyordu ki, yanımda duruyor olduğundan şüphe edecektim. Görüşüm bulanıklaşıp, vücudum tabureyi sallayacak kadar fazla titremeye başladığında Lottie bu sefer iki eliyle omuzlarımdan kavrayarak beni sabit tutmaya çalıştı.

  “Sakinleştirici kullan.” diye seslendi Sergio ilgisiz bir ses tonuyla. Lottie onun komutuyla elini cebine daldırdı ve çıkardığı raptiyeye benzeyen küçük şeyi el çabukluğuyla koluma batırdı. Canımın acıdığını hissetmiş, fakat bunu umursamayacak kadar da gerçeklikten soyutlanmıştım. Kolumdan başlayarak tüm vücuduma yayılan uyuşukluk hâli acıyı, düşünce karmaşamı ve titrememi silip götürüyordu. Nefesim tekrar düzene girip bedenim kontrolsüzce sallanmayı kestiğinde düşüncelerim de durulaşmıştı. Az evvel sorularla kaynayan zihnim şimdi dinginleşiyor, ben ise içinde bulunduğum boşluğu umursamayacak kadar hissizleşiyordum.

  “Pekâlâ,” dedi Lottie, parlak gözleriyle bakışlarımı yakalamaya çalışarak. Omuzlarımı samimi bir şekilde sıvazlarken ekledi, “Biliyorum, bu senin için çok ürkütücü Reena.”

A0023Where stories live. Discover now