Gece yarısı olmak üzereydi Muziki bir ses duydu dönüp arkasına baktığında Takeo'nun masanın üzerinde uyuya kaldığını gördü. Ona doğru yaklaşıp, yüzüne dikkatlice baktı, içinden bir ses onu uzun zamandır tanıdığı yöndeydi ama bunun olması mümkün değildi. Onu tanıyalı daha üç gün olmuştu, düşen kalemi yerden alıp masaya bıraktı. Takeo'nun yüzünü daha önce dikkatlice incelememişti kendisine yaklaşan hep oydu, ona doğru eğildi yüzüne düşen saçlarını eliyle düzeltti. Saçları yumuşacıktı elini çekmek istiyordu ama bir türlü çekemedi. Elini bir süre saçından ayırmadı hafifçe okşuyordu. Takeo ona dokunulduğunu hissetmişti, gözlerini açarsa ondan ürküp kaçacağını biliyordu o da uyuyor numarası yapmaya devam etti.

Yüreğinde ılık bir rüzgâr esti, bu dokunuş onu inanılmaz mutlu etti. Muziki yavaşça Takeo'nun kulağına eğilerek fısıldadı "Kral Uchiba..." diyerek iki kere tekrarladı. Takeo bunu duyduğunda istemsiz tek gözünü açtı, homurdanarak "bana böyle seslenmeyi ne zaman bırakacaksın".

Muziki, muzipçe "hiçbir zaman, sen uyumuyor muydun yoksa" dedi.

Takeo "İçim geçmiş ne oldu ki, uykulu halimden yararlanmaya çalışacaksan, uymaya devam edebilirim" dedi.

Muziki, sakince sadece "teşekkür ederim" dedi.

Takeo ona bakıyordu soran gözlerle "Te-teşekkür... O da nereden çıktı şimdi" dedi. "Bugün yorgun olmana rağmen büyükannem ve benim için uğraştığından dolayı sana teşekkür etmek istedim" dedi.

Takeo bu cümlesine gülümseyerek "daha bir şey başarmadım, bunu yaptığımda gelir teşekkürümü alırım" dedi. Takeo'nun kıza karşı kalbindeki istek git gide büyüyordu.

Daiki ve babası malikâneye döndüklerinde gece yarısını geçmişti. Eve gelmiş olmasına rağmen aklı hala saraydaydı. Pencere de gördüğü o kızıl saçlı kız Muziki'ye çok benziyordu, Takeo kuralları çiğneyip onu bu ülkeye getirmiş olamazdı. Sonuçta ayakashi yasa düzenlemelerini kendisi yapıyordu. Böyle bir hata yaptıysa Kral da olsa sonucuna katlanmak zorunda kalacaktı. Muziki'nin saraya da olma, düşüncesi bile sinirlerini bozdu. Aynanın karşısına geçti, Daiki Evans tıpkı babasına benziyordu. Bunun tek avantajın ileride babası gibi karizmasından bir şey kaybetmemesi olacaktı. Bağladığı saçlarını çözdü, saçları omzundan aşağıya süzüldü. Keskin gece mavisine sahip gözleriyle bugünü tekrar gözden geçirdi. Yaşananlar onu yorduğundan, odasının balkonuna hava almak için çıktı.

Kendi kendine "Takeo eğer böyle bir hata yaptıysan ve bunu kendi lehine çevirirsen !... o zaman kurşunu kendi topuğuna sıkmış olacaksın. Bu kadar aptal olamazsın." Diyerek iç çekti. Yumruğunu sıkıp balkon tırabzanına sertçe vurdu "eğer o kız Muziki ise onu kesinlikle o sarayda tutmayacağım.... Kesinlikle. !" Diyerek dişlerini sıktı.


Sarayda çalışma odasının ışığı yandığından, Seth yukarı çıktı. Takeo'nun bu oda da çalışarak sabahladığı zamanları iyi bilmekteydi, bu yüzden ona sıcak süt götürüyordu kapıya hafifçe vurarak içeri girdi, bir de ne görsün Muziki ile masanın başında uyuyakalmışlardı. Seth çıt çıkarmadan odadan geri çıktı.

Sabah olduğunda ilk uyanan Takeo oldu gözünü açtığında Muziki'nin yan sandalye de onunla uyuya kaldığını görünce ona doğru biraz daha yaklaştı nefesini yüzünde hissedecek kadar. Eğer gözünü açarsa kesin azar işitecekti buna razı mıydı....Evet razıydı.

Muziki uyandığında yanında kimse yoktu, kalkarken gerildi her yanı sandalye tepesinde uyumaktan tutulmuştu. Kıyafetini değiştirmek için odasına girdiğinde yatağın üzerinde onun için hazırlanmış giysileri görünce şaşırdı. Şık kahverengi pantolon, üzerine giymesi için somon renk gömlek, güneş işlemeli ceket ve yatağın dibine bırakılmış botlar. Muziki tam ona hitap ettiğinden kombini sevmişti. Acelece üzerini değiştirip, Takeo'nun kahvaltı da olduğunu düşündü, bahçeye gitti. Tahmini isabetliydi Takeo bahçe de masanın başında çayını içiyordu. O geldiğinde ayağa kalktı Muziki bu hareketini görünce adımlarını hızlandırdı onu bekliyor gibiydi. Takeo masanın diğer başına geçip onu karşıladı.

ArisWhere stories live. Discover now