Unutulan Ses

1 0 0
                                    

Hırçın bir kanat sesi, genç kızın kulaklarını çınlatmaya devam ediyordu. "Bu da neyin sesi" diye kendi kendine mırıldanan Muziki'yi, Takeo sarsarak uyandırmaya çalışıyordu. Genç kız, nihayet hareket etmişti. Sevdiği adamın sesini, kuyudan ona sesleniyormuş gibi duyuyordu. Gözlerini hafifçe araladığında Takeo gözünde yavaşça canlanmaya başlamıştı. Muziki, bunun ardından yatakta kenara sıkışmış kedi yavrusu gibi bacaklarını göğsüne kadar çekti. Yatağın ortasına oturdu. Fısıltı şeklinde sürekli, "ses... ses" diyerek, gözleri açık bir şekilde tekrarlıyor ve kulaklarını elleriyle kapatıyordu.Takeo'nun içi korkuyla kaplandı. Yavaşça ellerini dokundu "Muziki, beni duyuyor musun, sesimi işitebiliyor musun" diye sordu. Genç kızın zihnine birden buraya getirildiği ilk gün gelmişti, Takeo'nun sesini duyduğunda yine o zamanki gibi odanın içinde meltem rüzgârı dolaşmaya başladı. Muziki, sayıklamaya bırakıp gözlerini, Takeo da sabitledi. "Seni duyabiliyorum Uchiba" dedikten sonra hafifçe gülümsedi. Genç adamın nabzı normale dönebilirdi artık. Takeo, Muziki'nin yanına uzanıp nazikçe ona sarıldı. Sonra genç kızın kafasını göğsüne yasladı. "İyi misin aşkım" Muziki'nin yavaşça "iyim" dedi."Kötü bir kâbus görmüş olabilir misin" diye sordu Takeo."Bilmiyorum, sadece kulak zarımı delen bir yaratığın çığlık ve kanat sesinden başka bir şey hatırlamıyorum" dedi.Takeo, düşünceli bir edayla "anladım hayatım" dedi. Genç adam, bu çığlığın ne olduğunu biliyordu. Muziki'nin güneş diyarında ilah ki bunu yaşayacağını da biliyordu ama tahmininden erken olmuştu."Hadi kahvaltı edelim, eminim ki çok acıkmışsındır" dediğinde Muziki'nin yanından kalkalı çok olduğunu ve hatta camdan güllerin seyrine daldığını görünce tebessüm etti. Kızın onu duyar gibi hali yoktu. Genç adam hafifçe yataktan kalkarak, Muziki 'ye arkasından sarıldı. Bunu hisseden genç kız tüm ağırlığıyla Takeo'ya dayandı. Genç adamın içinde kızı öpme isteği uyandı, kızı hafifçe kendisine çevirdi, tam eğilip öpeceği sırada Muziki'nin gözlerinin içi alev topu gibi parlıyordu, Takeo'nun hayret dolu yüz ifadesi suratına yayıldığından genç kız hemen bir şey olduğunu anladı. "Takeo, suratımda bir şey mi var, bu yüz ifaden de ne böyle" deyip genç adamı yana itti, aynaya doğru yürürken Takeo onu kolundan yakaladı. "Dur tatlım şimdi bakma lütfen." Dedikten sonra kızı kendine sertçe çekip, sımsıkı sarıldı. Muziki, kollarından kurtulmak için debeleniyordu. En sonunda Takeo'nun ayağına sertçe basıp, kollarından kurtuldu. Koşar adımlarla aynaya tam yaklaşmıştı ki Takeo bu sefer onu belinden kavradı. Muziki bu hamleye karşı boş durmadı. Genç adamın midesine, sert dirsek darbesini geçirdi. Takeo'nun canı fena acımıştı. Eliyle midesine tutar bir vaziyette Muziki'nin aynada gözlerini görmesini izliyordu.Genç kız, alev saçan gözlerini aynadan çekip, yan tarafında midesine tutarak onu seyreden Takeo'ya gözlerini sabitlemiş, bir avcı edasıyla hafifçe gözleri kısarak, ona bakmaktaydı. Genç adam bu bakışı neye borçlu olduğunu anlamamıştı. Takeo kızı rahatlatmak için biraz onunla oynamak istedi, içinde kabaran muzipliğe engel olamıyordu. Elini midesinden çekip doğruldu, gözüne düşen saç perçemini havalı bir edayla yana savurup, yüzüne çapkın gülüşünü yerleştirdi. "Sabah sabah ne kadar da ateşli bakıyorsun" diyerek yatağa gösterdi. Ardından sesli bir kahkaha atarak, kıkırdamaya devam etti. Gülmesini bastırmaya çalışsa da yapamıyordu. Bu durum karşısında Muziki, bir iki adım geriledi, tüm gücüyle zıplayarak, Takeo'nun üzerine atladı. Bunu beklemeyen genç adam sendeleyerek, Muziki ile sırt üstü yere düştüler. Genç kız, Takeo'nun yüzüne iyice eğilip, "beni güneş ejderhası mı!" yaptın dedi dişlerini sıkarak. Genç adam bu sözün üzerine tekrar gülmeye başladı. "Kendisini işaret ederek, ben mi seni ejderha yaptım" dedi "yani diyorsun ki, seninle birlikte olarak, seni güneş ejderhası yaptım öyle mi" diyerek yeniledi sözcüğünü. Muziki, kızgın gözlerle Takeo'ya "evet, adi Kral sen yaptın, kendi kendime ejderha olamam sonuçta değil mi" dedi. Takeo kahkahasını kızın yüzüne savurdu. Sarsıla sarsıla gülüyordu. Muziki gittikçe sinirleniyor gözlerindeki alev daha da parlıyordu. Genç adam nihayet gülmesini durdurabildi, derin nefes aldıktan sonra, yumuşak bir sesle "Canım, ejderha ruh doğuştan gelen bir kandır, sonradan enjekte edilemez ya da öperek bulaşmaz Kızıl" diyerek göz kırptı. Muziki, hayretler içinde genç adamın yüzüne anlamsızca bakıyordu.Takeo, genç kızın yüzüne dökülen saçlarını kulağın arkasında bıraktı. "Hadi üzerimden kalk da bu durumu konuşalım" dedi Muziki'yi biraz kızdırıp kafasını dağıtması lazımdı yoksa ayakashi kanını sonsuza dek reddedebilirdi. Kinayece, "Sen iki günde kilomu aldın ne kadar ağırlaşmışsın, bak zor nefes alıyorum altında" dedi. Muziki devam etti. "Bak, gözlerime bak, alev saçıyor" üzerine basa basa "güneş gibi."Takeo, aptala yatarak, "güneş gibi parlıyorsan, bu ejderha olduğun anlamına gelmez, alev saçan bir sürü fantastik canavar pardon yaratık var aşkım." Ellerini iki yana açıp "yapacak bir şey yok, demek ki sadece gözlerin parlayacak. Ayrıca şu an gözlerin parıldaması da geçti." Diyerek onu aynanın karşısına dikti. Muziki gözlerini ilk defa görüyormuş gibi inceledi. Şükreder gibi içinde tuttuğu nefesi özgür bıraktı."Kimim BEN.!" Diye haykırdığında genç kız. Takeo'nun kalbi sızladı, gözlerini yana çevirip uzun süre kapalı tuttu. İçinden benim yüzümden mi oldu. Acaba onu bu diyara getirmeseydim, insan olarak kalsaydı daha mı güvende olurdu. Sorusunu aklından geçirirken, kapı vuruldu. Takeo, sertçe "gel" dedi. İçeriye öldüğünü sandığı, abisi Ren girmişti. Ren Uchiba, Takeo'ya kadar uzun, muhteşem kesilmiş siyah saçları beline kadar uzanıyordu, gözleri onun da altın rengiydi hem de ışıl ışıl parlıyordu, Muziki'nin sabah aynada gördüğü gözler ile aynıydı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 15, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ArisWhere stories live. Discover now