Kara Bekçi

7 1 0
                                    

Yemeklerini yedikten sonra oturma odasına geçtiler, Takeo piyanosunun başına geçerek Beethoven concerto beş çalmaya başladı. 

Muziki, pencerenin önündeki koltuğa oturdu, gözlerini kapayıp, kendini Takeo'nun melodisine kaptırdı. Bu konuda yeteneği belliydi. Genç kız, müzikten hiç anlamıyordu, anlamaması demek sevmiyor anlamına gelemezdi. İçinden neden Takeo'nun eline dokunduğu her şey muhteşem hale geliyor, yemek de çizdiği şema anlatımı kusursuzdu. Sanat konularında başarılı olduğuna emindi. Kendisi sadece spor alanlarında başarılıydı o da atletizm bir bayan için hiç de kibar bir dal sayılmazdı. Muziki'nin bu düşüncesi üzerine yüzü düştü.

Takeo onun bu ifadesini cama yansımasından fark etti, besteyi yarım bırakıp onun yanına gitti "ne oldu Beethoven sevmez misin" 

Muziki onun yüzüne hüzünlü bakarak "hayır, canımı sıkan kesinlikle piyano değil keşke yarım bırakmasaydın" dedi.

"Suratın ekşi gözüküyordu, klasik müzikten hoşlanmadığını düşündüm" dedi Takeo.

Muziki kafasını uzatıp piyanonun olduğu yere baktı, ağzı açık kaldı "bu görüş açısından benim yüzümü nasıl gördün ki".

Takeo kahkaha atarak "benim gözlerim üç yüz altmış derece net görebilir" dedi.

Muziki gözlerini kısarak baktı "hımm" diyerek ayağa kalktı piyanonun başına gitti "kafasını pencereye çevirdiğinde Takeo'nun siluetini gördü. İmalı tavırla "Vay... Cidden kabiliyetlisin" diyerek ona cam yansımasından el salladı.

Takeo kıkırdayarak, ona doğru yürüdü, iyice yanına yaklaştı elini nazikçe onun yanağına koydu, yavaşça ona doğru eğildi. "Hem akıllı, hem de çok güzelsin, eğer istersen sana çalmayı öğretebilirim" dedi piyanoyu göstererek.

Muziki, hem utandığından hem de aynı zamanda bunu duyduğuna mutlu olduğundan heyecanlanarak genç adama "bunu yapmayı isterim ama müzik derslerinde başarılı değildim. Yanlış bir tuşa basarsam sızlanmaya hakkın yok" dedi.

"Bir an sen bana ders vereceksin sandım." Dedi Genç adam. Muziki'nin bu heyecanlı bakışları karşısında bir gün kontrolünü kaybetmekten çekiniyordu. Tekrar piyanonun başına geçti ona bakışı ile yanına oturmasını işaret etti. Muziki piyano pufuna oturdu, Takeo kızın işaret parmağını tutarak herhangi bir tuşa bastı. Muziki'nin içi tek tuş sesi ile sevinçle doldu "bu la sesi" diyerek tüm tuşlara kedi patisi gibi dokundurdu hepsinin hangi nota olduğunu tek tek açıklayarak. Takeo ona döndü "Bugünlük bu kadar yeter, sonra yine devam ederiz. Şimdi plan yapma vakti".

Muziki "ne planı?" diye sordu.

Takeo elini açarak kızın kafasına koydu, kulağına eğilerek, "büyükannenin yanına gitme planı" dedi.

Doğru ya yarın büyük ihtimal büyükannesine kavuşacaktı. En azından o böyle düşüyordu.

Takeo onu elinden tutarak kalkmasına yardımcı oldu, "çalışma odasına geçelim, bazı haritalara bakmam lazım." Beraber merdivenlere doğru yürüdüler çalışma odası üçüncü kattaydı. Takeo önden giderek kapıyı açtı Muziki'nin geçmesini bekledi ardından kendi de içeri girip kapıyı kapattı.

"Bu oda önemli bilgileri içerdiğinden kilitli tutmam gerekiyor." Takeo kıza işaret ederek "şimdi sen sandalyede oturup biraz dinlen, bende bölge için gerekli bilgileri analiz edeceğim" dedi. Önündeki birkaç kâğıdı alıp pür dikkat inceledi, okuyup bir yandan da not alıyordu.

Muziki sandalyeden kalkıp camdan dışarı baktı, yıldızlar o kadar yakındı ki uzansa dokunacaktı "çok güzel..." diye fısıldadı.

Takeo kafasını kaldırıp ona baktı, suratındaki keyifli ifadeyi gördüğünde, hiç değişmemiş, o hep aynı, gülümseyebilmesi için yıldızlara bakması bile yeterli diye düşüncelere dalıp gitmişti. Kafasını iki yana sağlayıp kendini yapmakta olduğu işe yöneltti. Haritaları incelemeye devam etti.

ArisWhere stories live. Discover now