21. "ÇÖL VE KUYU."

292 22 70
                                    

Ben, senin için, ancak her şeyimi, bütün mevcut kıymet hükümlerini ve canımı feda etmekle belki biraz hafiflemiş olurum. Yine de ödemiş, karşılık vermiş olamam. Bu, hem çok acı hem de şaheser bir ruh hali. Kimselere mecbur olmadım, olmam da. Yiğitliğim ve rivayet olunan erkekliğim, bundandır... Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor, Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun.

Ahmet Arif

Bu bölüm 21.Yüzyıl'a rağmen kalplerindeki sevgiyi koruyabilenlere itaf edilmiştir.

🌙

Parmak uçlarından kirpik uçlarına kadar kırılan kadınlar, yalnızca daha fazla kırılmaktan korkardı. Genç kadın şu an tam olarak da böyle hissettiği anlardan birindeydi. Uykunun cesedi serilmişti göz kapaklarına, içinden kopan ama yine de içinden gelen bir hissin şahidiydi acıdan başka hiçbir nikaha imza atmayan kalbi.

Korku.

Daha önceden bir çok kez bu hisle bir kanser gibi savaşmış, çoğu zaman kaybetse de hep mücadelesi için kendisiyle gurur duymuştu. Ama şimdi... Hissettiği korkuya yeniliyor, kalbi bir kanser hastası gibi son nefeslerini alıyordu. Anlayamıyordu, başka bir bedenin sahibine verilen can kendisi için nasıl bu kadar ehemmiyet teşkil edebiliyordu?

Korkuyordu.

Kendisi için değil, içi olan adam için korkuyordu.

Uyku göz kapaklarına yükünü usulca yüklerken gözlerini yummuş, bacaklarını kendine çekerek Poyraz için fazlasıyla ufak olan bedeninin biraz daha küçülmesini sağlamıştı. Koskocaman yatakta küçücüktü, o kadar küçücüktü ki biraz daha küçülse yok olacaktı. Avuç içlerini yatağa bastırdığında avucuna yayılan soğuk içindeki ateşe ihanet ederek parmak uçlarını sızlatmıştı. İçinde bulunduğu bu anlarda içini sökercesine ağlamak istiyordu.

Yatağın üzerine düşen ay ışığı odadaki karanlıkla mücadele etmeye çalışıyordu ama asıl karanlık Lara'nın içindeydi ve cılız ay ışığı o karalıkla baş edemezdi. Lavinia, Nağme, Mehmet, hatta Poyraz'ın sadece adını bildiği Demir denen arkadaşı bile kendisine destek olmak için yanına gelmişti ama Lara o kadar bomboş hissediyordu ki yatak odasına girdikten sonra kapıyı kapatmış, bununla da yetinmeyerek kapıyı kilitlemişti.

Kendisini dışarıda bırakmıştı, Poyraz'ın evi olan kalbine Poyraz'dan başkası parmak ucuyla dahi dokunmayacaktı.

Mecalsiz kollarıyla bedeni sarmaya çalışırken burnunu üzerindeki mavi gömleğe sürttü. Sevdiği adamın teninin kokusu algılarına küçük bir oyun oynarken o bu oyuna inanmak istedi. Sanki Poyraz buradaydı, sanki Poyraz bedenini göğsüne yaslamış saçlarının kokusunu soluyordu derince. O Poyraz'ın varlığına bir çok kez sarılmıştı, şu an yokluğuna sarılmak öyle zoruna gidiyordu ki...

Ve bunun tek suçlusu kendisiydi.

Yüzünü yastığa bastırıp dudakları arasından küçük bir hıçkırığın boşluğa dökülmesine izin verdi. Her şey çok belirsizdi. Değil önünü görmek bir adım sonrasında onları neyin beklediğini bile kestiremiyordu. Şimdi ne olacaktı? Kendisine inanamıyordu. Eskiden bir karıncayı bile incitemezken, biz zamanlar sevdiği adamı gözünü bile kırpmadan vurmuştu.

İki kurşun.

Tahammülsüzlükle gözlerini kapattı genç kadın. Ege'nin bedeninin gövdesi kökünden ayrılan bir ağaç gibi gözlerinin önünde yere serildiği anlar zihninin perdesine düşerken ruhsuz bir şekilde gülümsedi. En azından biraz dahi olsa pişmanlık hissedemez miydi?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 04, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MAVİMİN ESİRİ Where stories live. Discover now