18."MAVİSAL." (PART II)

1.4K 96 166
                                    

Sensizlik, kelimelerine ses verilmeyen sessiz cümleler gibidir sevgili. Sen buna dudakları meyine hasret yalnız sokaklarda yürüyen bir ayyaş de. Ya da gökyüzünü kaybeden bir yıldız.

Ne olursa olsun ben sensizliğe sessizlik derim, çünkü seni de kalbimin kimsesiz karanlığında, bir parça kibrit çöpünün ışığından medet umarcasına çaresizlikle sevdim.

Ve sensizlik kelimelerine ses verdiğinde bile, kelimeler sadece "Sen" diye yazıldı, biçare kalbimin mesken tutan eski lügatinde.

Bu partın itafı sonunda diğer yarısını bulan iki kalbe itaf edilmiştir.

🌙

07.06.1996, LEVLÂ

Mumlar, küçük bir ateşle eriyip biten hayatları anımsatıyordu. Bertaraf edilmiş mutlulukları, ebediyete aşık acıları.

Serin bir akşamüstü vaktiydi. Levlâ'nın gökyüzüne aşık denizinin dalgaları kıyılara sertlikle çarpıyor, sanki kumsalın bakireliğini bozan izleri onun bedeninden sökmek istercesine hiddetli bir şekilde kıyılara tokatlar savurmayı sürüdürüyordu.

Sahil toparlanıp gitmeye hazır birkaç kişi dışında kimsesizliğin koynuna iki kalaydı. Genç adam sigarasının son nefeslik ömrünü ciğerlerine hapsedip sigaranın canını alırken sigaranın belini kırıp, cesedini küllüğün tabutuna gömdü. Siyah harelerine bulaşan gecede her şey fazla belirsiz ve fazla gizliydi.

"Güneşim," dedi, sesine bulaşan şefkatli tınıyla karşısında oturan kadına bakarken. Kadının gözleri sevdiği adamın sözleriyle ışıldarken parmaklarını kendisi için uzattığı eline bırakıp, genç adamın tutuşunu büyük bir sevgiyle karşıladı.

"Parmak uçlarımın yazgısı," diye mırıldandı genç kadın, bu cümlesini bağıra bağıra söylemek isterdi ama sevdiği adamın gözlerine bakmak bütün kederini ve sıkıntısını ruhundan söküp attığı gibi cümlelerini de dilinden söküyordu. "Hayatımın kara yazgısına düşen beyaz bir mürekkep gibisin, Behnan. Varlığına öyle çok müteşekkirim ki ölsem, ruhumdan sadece sen dökülürsün."

Genç adamın, yani Behnan'nın, yüz hatları sevginin boyasıyla çehresine çizgiler eklerken sevdiği kadının avucu arasındaki elini kaldırıp dudaklarının yumuşak busesini genç kadının avucuna prangalandı.

"Hayatımda battığım tüm yalanlar içinde sen ve oğlumuz tek gerçeğimsiniz, bunu biliyorsun değil mi Benan?"

"Biliyorum," dedi Benan içtenlikle. Sözleri tereddütsüzdü, bakışları aksini düşünmediğini genç adama iliklerine kadar hissettirecek bir tondaydı. Masanın pürüzlü yüzeyine astığı elini kaldırıp yüzü birkaç nefes ötede duran adamın yüzüne yerleştirdi.

Parmaklarındaki şefkati sevdiği adamın yüzüne bulaştırıyor ve bundan zerre utanmıyordu.

Zarif parmaklarından birisinde sadece Behnan'a ait olduğunun mührünü taşıyordu.

Behnan onun deniziydi, kendisi ise biçare yaşayan bir balık misaliydi. Eğer bir şekilde Behnan'dan gitmesi gerekirse, yaşayamazdı.

Parmaklarını nazikçe sevdiği adamın yüzünde gezdirirken mavi gözlerindeki duyguların perdesini asla kapatmamış, duygularını bir fahişe gibi vurgun yediği siyah harelere sunmuştu.

MAVİMİN ESİRİ Where stories live. Discover now