2."MUZDARİP."

2.9K 261 441
                                    

Umutlarda alışırdı, bağlandıkları yere. Sana bağladığım umutları ilmek ilmek sökmek istedim senden. Başaramadım...

Bu bölüm bana bu kitabı yazdıran acılarıma ithaf edilmiştir...

🌙

LARA'DAN..

Acı. Şu an kendimi sadece böyle anlatabilirdim. Acı çekiyordum. Boynumdan sarkan intihar ipi şimdi de ayaklarıma dolanmıştı. O ipten kurtulmaya çalışırken başka birinin de boynuna dolamıştım aynı ipi.

Poyraz'a..

Pişmandım. Onun arabasına bindiğim için pişmandım. Şimdi vicdanım dolanmıştı intihar ipinin yerine. Ama boynuma dolanmamıştı vicdanım, kalbimin yakasına yapışmıştı.

Oturduğum sandalyeye biraz daha sinerken birkaç saattir yaptığım gibi onu izlemeye devam ettim. Siyah saçları, alnına misafir olmuştu. Gözleri gerçek dünyaya tamamen kapalıydı. Kıvrık kirpiklerinin gölgesi, göz çukurlarına düşmüştü. Göğüsüne baktım. Esmer teni odaya vuran ay ışığında parlıyordu. Göğüsünde bir dövme varlığını koruyordu. Gözlerimi kısıp ne yazdığını anlamaya çalıştım.

Fuego

Anlamını bilmiyordum. İspanyolca bir kelime olmalıydı. Bunun üzerinde fazla durmadım ve bakışlarım beyaz sargı ile sarılan omzuna düştü. Vicdanım kalbimi sıkmaya devam etti. Kalbim öyle bir sıkıştı ki bir an öleceğimi sandım.

Yaşlar gözlerimde tekrar yer edinirken bakışlarımı bir an olsun beyaz sargıdan çekemedim. Mehmet'in gecenin bu saatinde nereden bulduğunu bilmediğim doktor kurşunun hayati bir bölgeye gelmediği için Poyraz'ın şanslı olduğunu söylemişti. Eğer gelseydi, kolunu bir daha kullanamayabilirdi.

Ama neden? Neden bana yardım etmişti? Neden kendini tehlikeye atmıştı? Ege benim canımı yaktığında neden bu kadar fazla hiddetlenip onu öldüresiye dövmüştü?

Kafamda enkaz yaratan soru işaretlerine cevap bulmaya çalışırken omzuna çakılı kalmış
bakışlarım, doktorun değiştirdiği beyaz sargılı ellerine rastladı. Doktor sargıyı çıkarırken yaralı parmak boğumlarının ne kadar perişan bir halde olduğunu görmüştüm. Elleri nasıl bu hale gelmişti? Kendini nasıl kanatmıştı?

Aklıma arabadaki o hali geldi. Görmüştüm. Titreyen elleri ile şişeyi kavramaya çalışmasını, kravatını gevşetip o anın geçmesini deli gibi istediğini...

"Bir gün yaraların artık kanamayacak Poyraz. İşte o gün her şeyin sonuna geldiğin gün, öldüğün gün olacak."

Söylediklerinin yumrusu boğazıma takılmıştı. Mavi gözlerinin arkasına gizlediği kaç kimsesiz mezar vardı? Siyah saçlarına gecenin bağrından kaç gözyaşı akmıştı?

Ne yaşamıştı acaba? Onu bu kadar çaresiz bir hale sokacak kadar, mavi gözlerine işlediği buz dağını yıkacak kadar ne yaşamıştı? Bu adam ölmeyi isteyecek kadar ne yaşamıştı?

Birde ben yük olmuştum. Başını belaya sokmuştum. Kendi düğününden kaçıp arabasına binen bir yabancı yüzünden başına neler gelmişti..

"Özür dilerim. Ben böyle olsun istemedim. Hiç tanımadığın biri yüzünden yaralanmanı istemedim." Diye fısıldadım suçlulukla."Ben böyle olacağını bilmiyordum, bilemezdim. Lütfen, affet beni. " Gözyaşlarımın tuzlu tadı dudaklarımı nemlendirirken kafamı sandalyeye yasladım yeniden. Başımdan düşen papatyalı tacım yüzünden kızıl saçlarım dağılmış, gözyaşlarımı saklamak istercesine yüzüme dökülmüştü. Çirkin yazılmış el yazısı gibiydim. Kimin dizelerini süslemek istesem, o dizeleri okunmayacak hale getiriyordum.

MAVİMİN ESİRİ जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें