Bölüm 22-Acının Tatlı Tebessümü

382 31 42
                                    

Saat epey geç olmuştu.Atlas ve Ceren evde uyuyakalmışlardı.Ali ve Zümrüt iş yemeğindeydi.Zümrüt'ün babasının büyük emeklerle kurduğu bu şirketin bu denli mükemmel ve kusursuz bir şekilde hayata devam etmesinde en büyük rolü oynayan Ali ve onun böylesine başarılı olmasında büyük payı olan güzeller güzeli Zümrüt insanlar tarafından bakıldığında her zaman ki gibi birlikte çok şık duruyorlardı.Aslında sadece insanlar tarafından bakıldığında değil onlar yıllardır birlikte hep uyumlu olmuşlardı.

Ali Zümrüt'e çok bağlıydı,onu çok seviyordu ve asla kaybetmek istemiyordu.Zümrüt de her şeyi bilip Ali'yi öyle sevmişti zaten.Bir gün bana da aşık olur umuduyla biraz tutmuştu ellerini.

Zümrüt artık sadece kaybetmekten korkuyordu.Psikolojik sorunlarının altından kalkamadığı her günde elini tutan biricik kızını kaybetmekten.İnsanları tek tek kaybederek büyümüştü.Ali'ye sığınıp Ceren'i hayatına alınca da geçmişin tozlu sayfalarında kaybolmayı bi nebze olsun bırakmıştı.Artık kaybolmak değil görünmek istiyordu.Anne olmuştu Cerenle.Onun ilk anne deyişi ile hayatı bambaşka bir anlam kazanmıştı.Onun ilk adımında yanındaydı.İlk düşüşünde elini tutan oydu.İlk ağlayışında göz yaşlarını silen,ilk kalp kırıklığında ona sımsıkı sarılıp her şeyin geçeceğini söyleyen oydu.Ceren onun kızıydı ve bu gerçeği biyolojik bir gerçek değiştiremezdi.Kader değildi evet Ceren'in onun kızı olması.Ama o,Leyla'dan Ceren'i alarak kendi kaderini yazdı.Kaderini değiştirebilecek kadar cesaretliydi.Hem Ceren'in,hem kendisinin.En azından o öyle biliyordu.Ama bilmediği bir şey vardı.O gün sadece kendisi ve Ceren'in kaderini değiştirmemişti.Leyla'nın da kaderini değiştirmişti.

İş yemeğinin ardından masadan kalkiıp kapıya doğru gittiler.

"Zümrüt ben bu gece eve gelmeyeceğim."

"Ne demek şimdi bu?"

"Bir şey değil.Sadece kafamı toplamak istiyorum.İyi değilim."

"Peki Ali."

Zümrüt hiçbir şey diyemedi.Arkasından gidişini seyretti.Leyla meselesi çıktıktan beri kafasını toplayamayan Ali için elinden yapabileceği hiçbir şey gelmiyordu.Birden nefesi daraldı.Yolun kenarında ki taşa tutundu.Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı.Psikolojik olmadığından bu sefer emindi.Kendini daha önce hiç böyle hissetmemişti.Yavaşça ayağa kalkıp kendine gelmeye başladı.Yüzü kıpkırmızı olmuştu.Etrafında bir kaç kişi belirmiş onun koluna girmeye çalışıyordu.Belli belirsiz suretleri ve kısık sesleri dışında onları algılayamıyordu.Sonra birden kendine geldi.Koluna girenleri itti ve arabasına yürüdü.Kapıyı hızla açıp bindi.

Hastanenin önüne gelmişti.Telefonunu çıkarıp doktorunu aradı.

"Erhan,hastanede misin?"

Telefonu kapayıp içeri girdi.Hastane olduğundan sakindi.Hala arada bir başı dönüyor insanların suretlerini tam algılayamıyordu.Asansöre binmek için elini uzattığı yer asansörün tuşu değil duvardı.Bunu yirmi kere tekrarladı ama elini o tuşa denk getiremedi.Sonra kapı kendiliğinden açıldığında asansöre girdi.Bu sefer elini götürüp dördüncü kata basabildi.

"Hoşgeldin Zümrüt."

"Erhan ben hiç iyi değilim."

"Belli yüzün epey solgun görünüyor,ne oldu?"

"Erhan ilerlemiş olabilir mi?"

"Sanmam.Tedavi iyi gidiyor.Hem sana kendini çok yorma stresten uzak ol dedim,yoksa beni dinlemiyor musun?"

"Bilmem.Ama bak eğer ilerlemişse dahi bunu Ali'nin öğrenmesini istemiyorum."

Doktor Erhan derin bir iç çekip Zümrüt'e baktı.Yıllardır tanıdığı bu kadını,arkadaşını ilk kez bu kadar yorgun tükenmiş ve endişeli görüyordu.Kafasında dönüp dolaşan tonlarca düşüncenin arasında sıkışıp kalmış da biri beni kurtarsın diye bekler gibi bir hali vardı.

BİR YANGININ KÜLÜ #Wattys2020Onde histórias criam vida. Descubra agora