13. Bölüm*fake love*

367 42 37
                                    


Bölüm Şarkısı: Fake Love Rocking Vibe Mix by BTS

* ile işaretli cümleler şarkının içinde geçen cümlelerdir.

Şimdiden bölüme hazır olun!

 Kaderimin çizildiği evin önüne getirmişti ayaklarım beni, "Park Malikanesi"ne. Hoseok benden ne istediyse aynısını yapacaktım. Gidip bildiğim her haltı anlatacaktım, annem ve babam olacak insanların suratına bağıracaktım her şeyi. Sonucunun ne olacağıyla ilgilenmiyordum, ölümse ölümdü. Gerçekten yorulmuştum. Tek istediğim  Park Jiwon ve Sihyun'un suratına hayatımın içine ettikleri için bağırmaktı. 

 Ön kapının açık olmayacağını bildiğimden geniş bahçenin arkasına doğru yol aldım, sitenin içine girmek çok kolaydı, evin "çocuğuydum" sonuçta. Şimdi ise açık olduğunu tahmin ettiğim arka kapıyı kullanacaktım. Açık kapıdan içeri daldım, kocaman evde nerede olabileceklerini düşünürken yemek odasından gelen seslere uyanıp o tarafa doğru yürümeye başladım. Kalabalıklardı belli ki, "damatlarının" homurtu gibi çıkan sesleriyle aile yemeği verildiğini anladım. 

  Açıkçası içeri daldığımda bir süre beni fark etmemelerine şaşırmadım, hep görünmez olmuştum zaten, fakat Jungkook'un mutsuz suratından bir şeylerin yolunda gitmediğini anladım. Sahte bir şekilde öksürüp dikkatleri üstüme çekmeye çalıştım. Hepsi bana dönmüştü şimdi. Annem çok şaşırmıştı, Jungkook ise telaşlanmıştı, elini nereye koyacağını şaşırmıştı. Chaeyoung'un suratına dönüp bakmadım bile, midemin bulanması istediğim en son şeydi. Park Jiwon'un sırtı bana dönüktü, geldiğimi anlayıp anlamadığından emin değildim.

   "Senin burada ne işin var?" İğrentiyle çıkan sesiyle geldiğimi fark ettiğini anladım. "Sana 3 yıl önce, evimden ayrılırken, bir daha suratını görmek istemediğimi söylememiş miydim?"

  Bana bakmadığı için suratımı da görmüyordu zaten, aptalın tekiydi. 

 "Seninleve karınla konuşmam gereken şeyler var."

  "Jimin, neden bana anne demiyorsun? Gel sen de otur, bak kardeşinle Jungkook'un bir dahaki sene hangi ay evleneceklerini tartışıyorduk."  Konunun başlığını bile duymak mide bulantımı iki katına çıkarmıştı.

  "O çocuk buraya oturamaz." 

   "Oturmayacağım zaten, en son yapacağım şey bu masaya oturmak olur." Sesimin yükselmesiyle bana dönen "babam" en sinirli ifadesiyle bana bakmaya başladı. Benden gerçekten nefret ediyordu. "Senle önemli şeyler konuşacağım. Hatta belki de son konuşmalarım olacak." Kahkahalarımla bölünen konuşmam arasında Jungkook'un suratını buldu gözlerim. Ne yapacağını şaşırmıştı. Kalkıp babamla arama girecekmiş gibi bir hali vardı. "Son konuşmalarım hatrına burada mı konuşsam her şeyi? Zaten duyacağınız şeyler yeni de değil."  Delice gülmeye devam ediyordum, sanırım sinir boşalması yaşıyordum. 

  "Ne halt konuşuyorsun, açık açık söyle." "Ahh, konuşcam. Hatta hemen neler öğrendi-" 

  "Jimin hyung!" Jungkook'un bağırışıyla hepimiz ona döndük. Yine neyin peşindeydi? "Çok acil bir şey oldu, Tae hyung hastalanmış sanırım!" O kadar emindim ki Taehyung'un hastalanmadığından... Ne zaman yalan söylemek istese Taehyung hakkında bir yalan atıyordu ortaya, onun için endişeleneceğimi biliyordu çünkü. Daha ağzımı açıp karşı koyamadan kolumu çektiği gibi kattaki tuvalete sürükledi beni.

  Kapıyı arkamızdan kilitlediği gibi bağırmaya başladım. "Ne halt ettiğini zannediyorsun sen?! Bir daha suratını dahi görmek istemediğimi söylemiştim sana!" 

 "Ne açıklayacaksın, ölmek mi istiyorsun Jimin, nerdeydin tüm gün!" 

  "Kaçırıldım! Oldu mu?" Bir anda bin parçaya ayrılan suratıyla bana bakakalmıştı. 

Mokıta*jikook*yalan ve yasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin