#11 Zihindeki Sesler

47 6 0
                                    

Esmekte olan rüzgar hafifliyor olsa da eldivenlerini taktı. Sonunda oradaki işi bitmişti. Rahatlamış olarak birkaç nefes çekti içine. Aşağıda olup o adamlardan birine bir kez de kendisi vursa daha da iyi hissedebilirdi.

O altısının öldüğünü görmek onu biraz şaşırtmıştı ancak kesinlikle üzdüğünü söyleyemezdi. Birlikte çalışmak zorunda bırakıldığı kimseyi sevmezdi. Her birinin kalpsiz insanlar olduğunu biliyordu çünkü efendisi için kendi isteğiyle çalışan hiç kimse iyi olamazdı. Bu kendisini de kötü biri yapıyordu değil mi? Akisini söyleyebilmeyi çok isterdi çünkü tek istediği iyi birisi olmaktı.

Kendi iç çatışmalarını yaşayabileceği pek çok zamanı vardı nasılsa o yüzden önündeki görüntüye tekrar odaklandı. Turuncu saçlı kızın o ikisini saniyeler içinde ve hiçbir yara almadan öldürmüş olması ilgisini çekmişti. Halbuki onu gün ışığında ve başka bir yerde görse kırılgan bir leydiyle karşı karşıya olduğunu söyleyebilirdi.

Kızın o anda sarıldığı adamın da hakkını vermeliydi. O öldürdüğü üç adam onun tanıdığı en iyi kılıç ustalarındandı. Bu sebeple içinden onu da tebrik etti.

Yanlarına gidip iyi bir iş çıkardıklarını söylemeyi hayal etti. Ancak bunu yapmasının önünde iki büyük engel bulunuyordu. İlki, böyle bir emir almamıştı. Aldığı emir kelimesi kelimesine "Dikkat çekmeden ve iletişime geçmeden onları gözlemlemek," idi. Bu emre itaatsizlik edemezdi. İkinci sebepse o anı bozmak istemiyor oluşuydu. Her ikisinin de birbirlerine nasıl koştuklarını görmüştü. Caddeyi aydınlatan ışıklar, yüzlerinin bir kısmını seçebilmesini sağlıyordu. Bu ikisinin arasındaki ilişki o anda her ne idiyse, ileride daha da derinleşeceğinden emindi. Birbirlerine sarıldıkları anda yaşadıkları rahatlamayı o mesafeden görebiliyordu.

Aldığı emir onları yakalamak veya öldürmek olmadığı için mutlu oldu. Ama biliyordu ki efendisi mecbur kalırsa onları yakalamak için kendisini gönderirdi. İşte o zaman o ikisinin yetenekleri ne olursa olsun onları yakalardı. Pelerininin başlığını düzeltti ve öyle bir emir almamayı umarak oradan uzaklaştı.
****

Raiden kaç saniye ona sarıldığını bilmiyordu ancak onu bırakmak istemiyordu. Maia da aynı şekilde düşünüyor olmalıydı ki o da herhangi bir ayrılma girişiminde bulunmuyordu. Yine de Raiden kollarını zor bir şekilde de olsa ondan ayırdı ve Maia'nın da ayrılmak istemediğini gördü.

"İyi misin? İki tanesi peşinden geliyordu ama sonra şu ilk konuşan adam da peşine takıldı. Çoktan sana ulaşmışlardır diyordum ama..." Raiden etrafına baktı. Karanlıktan birilerinin atlamasına hazırdı. Maia'ya yetişmiş olsalar, içlerinden birine yapabileceği sakladığı makası saplamak olurdu en fazla. Ancak etrafta kimse görünmüyordu.

Belli belirsiz titreyen eli hafifçe yüzüne dokununca gözlerini ona çevirdi. Küçük bir gülümseme olan yüzü sakindi. "Prensesin askerlerinden biri beni buldu ve bana yardım etti. Peşimdekilerin üçü de ölü şu an. Çıktığım sokaktalar. Sence peşimizde başkaları var mıdır?"

Maia'yı tekrar kendine çekip tek koluyla sarıldı Raiden ve onunla birlikte söylediği sokağa doğru ilerledi. Kılıcını her ihtimale karşı diğer elinde hazır tutuyordu.

Sokakta ayakta duran tek kişi orta boylarda ince birisiydi. Arkası onlara dönüktü. Raiden kuşkunun geri dönmesine engel olamadı. Bu adam üçünü de yenmişti demek. Ona seslenecekti ki Maia önce davrandı.

"Raiden... İşte geldiler, artık rahatlayabilirsin."

Dönüp baktığında Ace ve birkaç askerin hızla yaklaştığını gördü. Yanlarına ulaştıklarında hepsinin yüzü gergin olsa da rahatladıkları da belli oluyordu. Ace gözleriyle ikisini de hızla taradı ve az önce ikisinin baktıkları sokağa döndü. Ayakta duran adam eğilmiş ölü adamlardan birinin kıyafetlerini karıştırıyordu.

MASKEWhere stories live. Discover now