#9 Bir Terzinin Makası

69 8 4
                                    

Gözlerini açtığında kendi odasında olduğunu görmek Harleen'i şaşırtmadı. Dax'in evden ayrılmadan önce onu odasına taşıdığını hatırlıyordu. Onu asıl şaşırtan saatin öğleye yaklaşmış olmasıydı. Gerçi şaşırmaması gerekirdi. Dün fazlasıyla yorgun düşmüştü.

Hazırlandı ve doğruca Raiden'ın odasına gitti. Kapıda hiçbir koruma olmaması onu kuşkulandırdı. Kapıyı sakince çaldı ve içeriden ses gelmesi için bekledi. Ancak beklediği ses gelmeyince tekrar çaldı ve içeri girmeden önce beşe kadar saydı. Kapıyı açıp girdiğinde odada kimseyi göremedi. Yatağı derli topluydu. Odada hiç kişisel eşyasının bulunmaması, orada kimse kalmıyormuş hissi veriyordu.

Kahvaltı yapıyor olabileceklerini düşünüp yemek salonuna gitti. Ancak orada da beklediğini bulamadı. İçini yavaşça saran sıkıntıya teslim olmamaya çalışıyordu ancak elinde de değildi. Onu durdurmaya çalışan nöbetçiye bile dikkat etmeden koşar adımlarla bahçeye yöneldi. Nöbetçiler oldukları yerdeydi ancak bu yine de onun evde olduğunu göstermezdi.

Evin etrafında dolanmaya başladı. Baktığı herhangi bir yerde onu ve Ace'i görememek sinirlerini daha çok geriyordu. Tam bahçedeki nöbetçilerden birine soracağı sırada seslerini duydu. Joed, Ace ve Raiden birlikte sohbet ediyorlardı. Onları gördüğü anda içindeki rahatlamaya bir anlam veremedi ve orada öylece kaldı.

Durup onları izlediğini ilk fark eden, yüzü ona dönük olan Raiden'dı. Onlarla konuşurken ifadesi keyifsiz ve durgundu ama Maia'yı görünce yüzünde oluşan gülümseme... Sanki Maia utanç verici bir hareket yapmıştı ve Raiden da onun bu haline gülüyor gibiydi. Böyle bir çıkarımda bulunmuştu çünkü Raiden konuştuktan sonra onun orada olduğunu fark eden Ace'in de yüzünde aynı ifade oluşmuştu.

"Uyumadığın uykundan sonunda uyandığını görmek güzel." Raiden'ın kurduğu cümleye kaşlarını çatarak karşılık verdi Harleen. Uyumadığım uyku mu?

Ace'in konuşmasıyla ise kaşları daha çok çatıldı. "Katılıyorum. Uyumadığını kesin bir şekilde savunup durduğun uyku anında korkunç bir şekilde horlayıp, kendi kendine konuşuyordun. Şimdiye dönersek neden orada dikiliyorsun ve neden yüzün bu kadar solgun?"

O ağzını açamadan Raiden'ın Ace'e cevap vermesi Harleen'in söyleyecek söz bulamasına sebep oldu. Bu da onu o sabah şoke eden şeylerden biri olmuştu çünkü onun söyleyecek birkaç kelimesi her zaman olurdu.

"Artık solgun değil. İşte yavaş yavaş yüzü kızarmaya başladı."

Ve tanrı yardımcısı olsun Ace'in de ona destek vereceği tutmuştu. "Dün akşam yemek masasında uyuyakalmadan önce kesinlikle utanmıyordunuz Leydi Maia. Ama sanırım leydi dememeliyim çünkü o sırada kesinlikle bir leydi gibi değildin."

Harleen birkaç saniye orada öylece kırmızı yüzüyle kaldı. Aklına neden orada olduğu gelince ise onlara doğru yürüdü. Yürürken yüzündeki kızarıklığın geçtiğini hissediyordu. Yanlarına ulaştığında da konuşmak yerine tepsideki üzümlerden alıp yemeye başladı.

"Yaptığınız hoşunuza gitti mi? Onu kızdırdınız." Joed, ikisini paylarken Harleen'in tek odaklandığı üzümdü. Dün akşam o kadar bitmiş bir haldeyken yemeğe inmesi bir hataydı. Orada nasıl uyukladığı pek fazla umurunda değildi. Rezil olmuşsa olmuştu. Uykulu iken yaptıklarından sorumlu tutulamazdı ya. Onun kafasını kurcalayan konu, Raiden'ı görememiş olmasına neden bu kadar takıldığıydı?

Bütün nöbetçiler yerli yerindeydi, Raiden ve Alvar'ın kaçtığına dair evde herhangi bir telaş yoktu ve bununla birlikte Harleen biliyordu ki acil bir durum olmuş olsa birisi gelip onu mutlaka uyandırırdı. O zaman neden bu kadar korkmuştu? Aklına gelen tek mantıklı açıklama Alvar'ın güvenliğinden endişe etmesi oldu. Evet, kesinlikle buydu. Raiden o olmadan gitmezdi. Eğer Raiden yoktuysa bu Alvar da yok demekti. Ve dışarısı onun için hiç ama hiç güvenli değildi. Bu açıklama aklındaki soruları biraz olsun yatıştırdı. Ama hala sorusu olan bir yer vardı.

MASKEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora