#12 Mirabel

40 5 4
                                    

"Jaeger!"

Raiden'ın bu ev sınırlarında şaşırtan birden çok durum olmuştu. Ancak onu en çok şaşırtan durumlardan biri ise Jaeger'ı karşında, sağlıklı ve kesinlikle özgür görmekti.

Onu en son Marennah saldırısından önceki akşam görmüştü. Birlikte her zaman olduğu gibi saraya yeni alınan birkaç adamın gözünü korkutmuş, sonra da diğerlerine çaylakları anlatıp eğlenmişlerdi. Bu yaptıkları bir klasikti. Zamanında kendilerine yapılmıştı ve elbette onlar da kendilerinden sonrakilere aynısını yapacaklardı. Bu korkutma çalışmasından sonra ayrılan bir iki kişi hep olurdu. Ama böylece kalanlarla kurdukları arkadaşlıklar daha da güçlü olurdu.

İçinde bahçe malzemelerinin olduğu büyük kutuları çok yorulmuş olduğunu belli edecek hareketlerle yere indirdi Jaeger. Kutuları yere koyduktan sonra yerde eğilmiş halde durdu. Bir eliyle belini desteklemek ister gibi belini tutuyordu. Diğer elini de alnına doğru götürmüş ve alnındaki teri silmek için bir hareket yapmıştı.

Tüm bu davranışların numara olduğunun farkındaydı Raiden. Bu iki kutuyla böylesine yorulacak biri değildi Jaeger. Ona yardım etmek için öne doğru eğildi. Kutuların içinde ne olduğuna bakıyormuş gibi yaparken bir yandan da çevresini inceliyordu.

"Arkamda, Prens Alvar ve leydinin olduğu yerde iki nöbetçi var. Aynı şekilde senin arkanda da..."

Raiden başıyla onayladı ve başka bir şey konuşmadan ikisi de birer kutu alarak ayağa kalktı. Kendi kaldırdığı kutuyu onunla birlikte götürüp yolda konuşmayı istese de bu nöbetçilerin dikkatini çekebilirdi. Bu yüzden elindeki kutuyu Jaeger'a uzattı. Jaeger ondan kutuyu alırken onun eline hızla ufacık katlanmış bir kağıt tutuşturdu ve teşekkür edip yürümeye devam etti.

Kendisi ilerlemeden önce, sanki az önce eğildiğinde dizine toz bulaşmış gibi öne hafifçe eğildi Raiden ve bir iki el hamlesiyle o tozu silkeledi. Aynı anda elindeki kağıdı da çizmesinin içine koymayı başarmıştı. Ardından Jaeger'ın ve verdiği kağıdın varlığını yok sayarak Alvar ve Penelope'nin yanına gitti.

*********

Aaron'un karşısında sessizce oturuyordu Harleen. Kendisine duraksama izni vermeden kendi yaşadıklarını da hızla anlatmıştı. Raiden'ın anlattığı kısımların üzerinde fazla durmamış ve o yanında değilken olanlara odaklanmıştı. Öldürdüğü iki adamı anlatırken sesi sakindi. Yorum katmamış sadece olanı, yaptıklarını, söylemişti.

O an, o ikisini hiç düşünmeden öldürmek doğru gelmişti. Kısa bir süre adamların kimliklerini, tavırlarını ve yapabileceklerini düşünmüş ve onları orada öldürmeye karar vermişti. Hepsi buydu. Kararında soğuk mantıkla ilerlediğini düşünmüştü. Ancak biliyordu ki o adamları öldürmek yerine sorgulamalıydı. Eğer hayatta olsalardı bir şekilde onları kimin gönderdiğini öğrenip tedbirlerini alabilirlerdi.

Evet, adamlar konuşmayabilirdi. Evet, onları kandırmaya da çalışabilirlerdi. Ancak yine de onlara bu hakkı tanımalıydı. Harleen bu konunun da altında ezildiğini düşündü. Vicdanını ezen konu onları öldürmüş olması değildi. Bunu onları buraya getirmiş olsa da eninde sonunda yapardı. Onu üzen ancak her defasında daha da çok korkutan konu birini öldürmeden önce yalnızca bir saniye düşünmesiydi. Sonrasında olacaklar ise aynıydı: Bir sonraki anda artık ölmüş oluyorlardı.

Ellerini kaldırıp avuçlarına baktı. Bu ellerle birini her öldürdüğünde kendisinden bir parça ölüyor ve büyümesini asla istemediği parçası biraz daha büyüyordu. Ve onu kontrol etmek günden güne daha da zorlaşıyordu. Dün kontrolünü bıraktığında fiziksel olarak özgür hissetmişti. Ancak zihninde bir yerlerde kilitli kalmış olma hissi de onu uyarıyordu. Tabi birini öldürmekten çok daha kötüsü vardı onun için: Ölmek... Sayısı aklına geldiğinde ellerini sıktı. Doğum gününe dek daha kaç kez başına gelecekti? Bu sayı artarsa eğer o-

MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin