5.Bölüm ~ Hediye

4.2K 486 68
                                    

"Anıl?"
"Öldün mü oğlum neden açmıyorsun kapıyı?"
"Anahtarın yok mu senin kapıyı kırıyordun"
"Sabah eve benim anahtarla girdik, burada bırakmışım. Az daha açmasaydın kesin kıracaktım."
"Uyuyordum."
"Bütün gün uyudun mu? Gözlerin şişmiş."
"Sayılır."
"Bir şeyler aldım, ellerimi yıkayayım da yiyelim."
"Tamam."
Emir oturduğu koltukta dalgın bir şekilde rüyasını düşünüyor. Neye yorması gerektiğini anlamaya çalışıyordu.
"İyi olduğuna emin misin oğlum, hastaneye de gitmedik garip garip hallerin var."
"İyim, rüya görüyordum onun etkisindeyim hala."
"Ne gördün?"
"O kızı?"
"Hangi kızı?"
"Bana yardım eden kızı, Aylin"
"Oooo rüyalarına girecek kadar etkilenmişsin kızdan. Bir de bana yok saçmalama Anıl belli ki sevdiği var diyorsun."
"Zevzeklik etme lan doğru diyorum, rüyalarımı ben mi seçiyorum!"
"Seçseydin hep beni görmek isterdin değil mi?"
"Siktir git Anıl."
Anıl içecekleri bardağa dökerken kahkaha atıyordu. Yemek esnasında işlerden bahsetti.
"Mezunlar gecesine kadar bitirmek niyetindeydim ama Gencer Amca bugün iki siteyi birbirine bağlayan ortak bir alan tasarladı."
"Hadi ya, nasıl bir şey acaba?"
"Gösterdi planları. Baya ayrıntılı. Bu demek oluyor ki bu yaz tatil işini unut."
"O kadar yani?"
"Aynen, sıcakta çalışmakta ne bileyim oğlum ya. Ne olacak bizim bodrum hayali. Deniz kum güneş kızlar?"
"Senin zorun en son kelime, kızlar! Geri angarya."
"Emir'im beni tanıyamamışsın. Ben tatil mekanlarında dostumu satıp kızlara falan takılmam. Lafın gelişi o."
Emir içten bir kahkaha attı. Acıyan karnına eli gitti.
"Senin yüzünden şezlongda uyudum ben. Ertesi gün her yerim kaşınıyordu. Bir daha seninle aynı odayı almayı bırak, aynı otele bile gitmem!"
"İyi ki bir kıyak geçtin iki senedir söyleniyorsun. Neyse bu yıl zaten gidemeyeceğiz."
"Hayırdır abiler nereye gidemiyorsunuz?"
"Ece? Anahtar mı kestirdin kendine?"
"Hayır çıkarken masanın üzerindekini aldım. Uyuyor olursan rahatsız etmeyeyim diye."
"Duyuyor musun Anıl, kardeşim diye demiyorum zekada bana çekmiş. Sen gibi kapıyı kırmadı."
Gözlerini deviren Anıl Ece'ye baktı.
"Sen hayırdır bu saatte?"
"Abime siparişi olan tişörtü getirdim."
"Tişörtün mü kalmadı. Benim dolaptan alsaydın. Bir daha yordun kızı"
"Yok Anıl Abi öyle değil. Bir kız için alındı bu."
"Kız?"
"Ece abicim senin bu aralar ağzının yaylarını kontrol ettirmen gerek!"
"Ne oldu abi haberi yok mu yani? Abimi kurtaran kıza aldım. Yarın verecekmiş. Yalnız bu kız baya halk kahramanı gibi bir şey oldu. Çok merak ettim kendisini. Neyse taksi aşağıda bekliyor ben gidiyorum."

Ece paketi masaya bırakarak kapıdan çıktı. Anıl gevrek gevrek gülerek arkasına yaslandı. Kendi kendine konuşur gibi anlattı.
"Güzel kız mı Emir? güzel evet. Ne bu halin Emir? Rüyamda onu gördüm Anıl! Bir de hediye aldın öyle mi? Ne düşüneyim?"
"Teşekkür amaçlı Anıl, saçma sapan düşünüp canımı sıkma. Kalk yat. Yarın işe gideceksin?"
"Sen gelmeyecek misin?"
"Yarın da dinleneyim de sonra."
"Kızı görmeye gideceğim demiyor da."
"Anıl! Siktir git"
"Gencer Amcaya ne diyeceksin, kendisi bugün sana birazcık sövmüş olabilir. Karı kız peşine gidiyorsun diye."
"Of hep Ece'nin yüzünden... Gerçeği anlatırım babama. Ece ye söylediğim gibi kaza yaptım motorla derim. Zaten suratımı görünce anlayacak."
"Mantıklı."
~ ~ ~ ~ ~
Saatin çalmasıyla gözlerini açan Aylin, kafeyi açmadan Emir'in üzerinde yattığı çarşafları temizlemeye götürmeliydi. Dün ki yoğunluktan hiçbir şey yapamamıştı. Oturup düşünmeye bile fırsatı olmamıştı. Emir'i merak ediyordu, en son onu terslediği için kendine kızıyordu. Yersiz yere çıkışmıştı ona, onun yerinde kim olsaydı ne olup bittiğini merak ederdi. Bir daha göremeyecek olduğu birisini böylesine düşünmek Aylin'i yoruyordu. Ayağa kalkıp elini yüzünü yıkadı. Üzerini değiştirip aldığı bir torba kirli çamaşır ile arka kapıdan dışarıya çıktı. Dalgın bir şekilde kuru temizlemeciye doğru yürüyordu. Dükkanın önüne geldiğinde her zamanki gibi torbayı kapı koluna astı. Kafeye dönmesi gerekiyordu ama belki son sınavı açıklanmıştır diyerek okula doğru yürümeye başladı. Etrafta bir kaç öğrenciden başka kimse yoktu. Sınavlar bitmişti. Erken kalkan kişi çok azdı. Son sınıflar mezuniyeti, diğerleri bütünleme sınavlarını bekliyordu. Aylin'in açıklanmayan tek sınavı vardı. Ondan da geçeceğini biliyordu ancak yine de görüp emin olmak istiyordu. Okula geldiğinde panoya doğru ilerledi. Bir çok ders notu vardı ancak aradığını bulamamıştı. Boşuna geldiğini düşünerek geri döndü. Koridordan geçerken moda stilistliği dersi hocası ile karşılaştı. Sıradan bir gülümseme ile hocanın yanından geçip gitmeyi düşünürken hoca tarafından durduruldu.
"Günaydın Aylin, erkencisin?"
"Günaydın hocam, giysi tarihi dersinin notlarına bakmıştım. Ancak açıklanmamış."
"Anladım. Vaktin var mı birer çay içelim?"
"Hocam çok fazla yok, biliyosunuz çalışıyorum. Yarım saate kafeyi açmam gerekiyor."
"Öyleyse bana, kalan zamanının yarısını verebilirsin. Söylemek istediğim bir kaç şey var."
"Peki öyleyse."
Aylin isteksiz bir şekilde hocasıyla beraber kantine doğru ilerledi. Hocası iki çay söyledi ve getireceklerini bildiği için Aylin ile beraber masaya oturdu.
"Evet Aylin, okul bitti. Ne var aklında?"
"Şuan bir şey yok hocam. Bir küçük dükkan açmak istiyorum. Ama henüz bunun için yeterli maddi bir birikimim yok. Bir kaç seneye belki."
"Bir kaç sene dediğin belirsizlik içeriyor ve çok uzun bir süreç."
"Evet ama elimden bu kadarı geliyor."
O sırada çaylar masaya getirildi.
"Aylincim sen başarılı bir öğrencisin, bence elinden daha fazlası gelmeli."
"Para kazanmak ders çalışmak kadar kolay olsaydı inanın milyarder olurdum. Ama değil. Şartlarım bu kadar."
"Bak Aylin, çizimlerin gerçekten çok muntazam ve yaratıcı. Çok farklı bir bakış açın var ve bunu kağıt üzerine çok iyi yansıtıyorsun. İstersen sana yurt dışında bir eğitim fırsatı yaratabilirim. Sana çok şey katacağına eminim. Ünlü moda firmalarıyla çalışma imkanı bulabilirsin, çevren gelişir ve kendini çok ileriye taşırsın. Ne dersin ayarlayayım mı?"
Aylin duyduğu şeyleri mutlulukla karşıladı, sessizce düşündü ve üzgün bir şekilde reddetti.
"Hocam, çok iyi bir fırsat gerçekten. Ancak ben yapamam."
"Ama neden?"
"Bir çok sebep var. En önemlisi çalışmak zorundayım. Beni destekleyen kimse yok. Benimle gurur duyacak kimse de yok. O yüzden öyle yükseklerde de gözüm yok. Sıradan sade bir hayat bana yeter. Teklif için teşekkür ederim. Ben kabul edemem."
"Üzüldüm açıkçası, böyle yeteneklerin harcanmasını istemezdim. En azından kişiye özel tasarımlar yap. Daha iyi kazanır küçük bir işletmeye daha çabuk kavuşursun."
"Bunu değerlendirebilirim."
"Tamam öyleyse. Söyleyeceklerim bu kadardı. İstediğin zaman sana yardımcı olabilirim."
"İlginize teşekkür ederim hocam, iyi günler"
"Sana da kolay gelsin."

KIRIK DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin