On dört

947 109 75
                                    

İşte oradaydı, karşımda. Bir an sarılmak geldi içimden, yapamadım. Sebepsizce yerimde öylece kalakaldım. Ne güldüm, ne ağladım; sanki karmakarışık tüm duyguları tek bir bedende yaşıyormuş gibi hissettim.

"Geciktiğim için özür dilerim," dedi. Sanki daha önce geleceğine söz vermiş gibi. Gözlerim kararmadan önce duyduğum son sözler de kalbimde derin yaralar açmıştı. "Seni özledim, Leydim."

***

Gözlerim kapalıyken etrafımda yankılanan sesler kulağıma bulanık geliyordu. "Uğurböceği," diye seslendi biri. "Beni duyabiliyor musun?"

Yavaş yavaş gözlerimi araladım, gözlerimi birkaç kez kırpıştırınca ancak görebildim. "Felix?" Derin bir nefes verdi, anlaşılan bir süredir baygındım. "Bana ne oldu?" Etrafa baktım, bir çatıdaydık.

Sonra hatırladım: akuma... Kara Kedi! "O nerede," dedim aniden doğrularak. "Kara Kedi buradaydı."

Arkamda bir ses duydum, "Hey."

Gözlerim tekrar sonuna kadar açıldı. "Yanlış görmedim," dedim. "Felix, bu doğru, değil mi?"

"Ma- Uğurböceği, öncelikle sakin ol," dedi iç çekerek. "Evet, o senin ilk aşkın Kara Kedi. Bundan sonra mucize onda olacak."

Gülümsedim. "Her zaman mı?"

"Her zaman."

"Tanrı'm," diye fısıldadım. "Şükürler olsun."

Kara Kedi bana endişeli şekilde bakmaya devam ederken sordu, "İyi misin?"

Kaşlarımı çattım, "Sen nerelerdeydin, seni aptal kedi?" Sesimi yükselttiğimin farkına vardığımda sakinleşmeyi diledim ve devam ettim, "Gelmeyeceksin sandım. Umutlarım tükenmek üzereydi."

"Beni bekledin mi," diye sordu şaşkınca. "Sana bir veda bile etmedim ama sen beni bekledin. Gerçekten mi?"

Haklıydı.

"Kedi..." Yere baktım, "Bak, bir şeyler olduğunun farkındayım ama bunun bir önemi yok. Sen buradasın."

Ona baktığımda gülümsediğini gördüm, "Cevaplamamı istediğin bir sürü soru var, değil mi?"

"Nasıl bilebildi-" Duraksadım, beni benden iyi tanıyordu. "Neyse."

"Bu konu hakkında daha sonra konuşmamıza izin verir misiniz, Leydim?"

Onun ağzından duymayalı uzun zaman olan bu sözcük, kalp atışlarımın birden hızlanmasına sebep olmuştu ve bu oldukça utanç vericiydi. Gülümsedim ve ona yaklaştım, "Anlaştık, kedicik."

***

"İnanamıyorum, inanamıyorum! O geldi," diye heyecanımın arasında konuştum, sakin olmaya çalışarak.

"Bunu bir haftadır söylüyorsun," dedi bankta oturup parkı seyredirken.

Sormalı mıydım?

Ben de yanına oturdum ve yere baktım, "O neredeydi-"

"Üzgünüm ama anlatamam." Tamam, bu kadar çabuk cevap vereceğini düşünmemiştim. Soracaklarımı tahmin etmiş olmalıydı.

"Ama-"

"Ona sorabilirsin."

Duraksadım. Cidden, neden bir hafta boyunca ona hiçbir şekilde soru sormamıştım ki? Görev dışında konuşmaya fırsatımız olmadığı için onun, tüm bu sorulardan kaçma hakkı oluyordu. O, belki de buna seviniyordu ama ben, asla. "Benimle konuşmaktan hep kaçıyor," dedim sonunda.

"Belki de sen cevaplardan korktuğun için soruları soramıyorsundur? Belki de kaçan kişi o değil de, sensindir?"

Duraksadım, "Felix, neden bu kadar zekisin?"

"Ben zeki değilim. Aksine, siz, beyninizi kullanamıyorsunuz."

"Abartma," dedim ve göz devirdim. "Neyse, şu model kuzenine söyler misin; bugün çekimleri yapmamız gerekiyor."

"Onunla sen görüşmeye ne dersin," diyerek telefonda birini tuşladı.

Telefonu elime verdiğinde ne yapacağımı şaşırmıştım. Boğazıma bir şeyler düğümlendi sanki. Telefonu açmıştı. "A-alo?"

Benim sesimi hemen tanıdı, "Ma... Marinette?"

"E-evet, benim." Derin bir nefes aldım, "Aslında Felix ile birlikte parktaydık ve... Diyorum ki... Sen de gelsen ve çekimleri yapsak?"

"Tasarımlarının hepsi hazır mı? Sadece 1 haftada mı?" Şaşırdığını gizleyememişti.

"Evet, sadece çekimler kaldı. Onlara da şimdi başlayabilir miyiz? Bunu sıkıştırmak istemiyorum yani sadece bugün çekmeyiz diye düşündüm fakat eğer yoğunsan..."

"Hayır, bu iyi bir fikir. 10 dakikaya oradayım. Görüşürüz."

Telefonu kapattığımda Felix'e sert bir bakış attım, kaşlarımı çatmıştım. "Sana inanamıyorum, bir anda telefonu bana verdiğinde kim olduğumu bile unuttum."

"Ben de sana Kara Kedi'yle ilgili bir şey söyleyecektim ama..."

Duraksadım, "Bir şey demedim, tamam."

"Kara Kedi, hem gitmek zorunda kaldı hem de tehdit edildi. Aslında burada hiç olmayabilirdi ama senin için burada."

Gülümsedim, gerçekten benim için burada olduğunu duymak iyi hissettiriyordu.

Biz, etraftan habersiz konuşurken yeni bir akumanın çıktığını sonradan farketmiştik. "Hemen saklanın."

Sopasını önümüze siper etmiş bizi koruyan kişiye baktığımda şaşırmamıştım. İstemsizce gözlerim açıldı, "Kara Kedi?"

SaudadeWhere stories live. Discover now