Yedi

1.3K 146 69
                                    

Hemşire henüz odadan çıkmadan ben, Marinette'in yanına ulaşmıştım bile.
"Evet, Marinette? Bir isteğin mi var?"

Marinette hemşireye dışarıyı işaret ettiğinde hemşire çıktı ve yalnız kaldık. Hasta yatağının yan tarafındaki koltuğa oturdum ve ona bakmaya devam ettim.

"Sana anlatacağım." dediğinde ufak çaplı duraksamamdan sonra gülümsedim.

"Ama bir şartım var..." dediğinde yüzümdeki gülümseme silindi ve ona bakmaya devam ettim. "Ben sana anlattığımda sen de bana anlatacaksın. Her şeyi..."

"Her şeyi derken?"

"Biliyorsun işte. Başıma ne gelse biliyorsun ya da tahmin ediyorsun ve sanki bir şeyler saklıyorsun. Bana bunların hepsini anlatmanı istiyorum."

Yutkundum. "Şey..." derken dudağımı ısırdım ve gözlerimi kaçırdım. "Bunu anlatmak ne kadar doğru olur, bilemiyorum."

"Bana anlatabileceğin kadarını anlat o zaman." diye kararlılıkla konuştu Marinette.

"Pekala..." diyerek pes ettim. "Önce sen anlatıyorsun."

***

"En son, o gölgeye benzer şeyin "Eskileri unut!" diye bağırdığını ve benim korkudan çığlık atışımı hatırlıyorum. Sanırım... Sanırım annem sesimi duyup odaya koşmuştu ve şimdi... Buradayım." diye bitirdi sözlerini.

"Ne? Oh, çok geciktim..."

"Ne? Ne oldu?" diye sordu.

"Şimdi sana soracağım soruları dürüstçe yanıtla Marinette, olur mu?" dediğimde başıyla onayladı. "Öncelikle, son bir haftadır akuma savaşlarına Kara Kedi geliyor mu?"

"Hayır," derken kaşlarını çatmıştı. "Nedenini bilmiyorum ama son bir haftadır onu hiç göremedim. Onun için endişeleniyorum..."

"Benim bir tahminim var ama..."

"Ne? Ona bir şey mi oldu?" diye endişeli şekilde sordu. Onunla gerçekten iyi bir arkadaşlığı olduğu açıktı.

Neyse ki eski Kara Kedi'yi unutamıyor yoksa bu saatten sonra bunu döndürmek çok zor olurdu. Şu anki Kara Kedi ile sevgili olması, isteyeceğim son şeydi. Görevimi tamamlamalıydım...

"Tahminime göre... O akumalandı." dedim net bir şekilde. "Ve son bir haftadır sana bütün bu kabusları yaşatan kişi de o."

"Nasıl? Neden öyle bir şey yapsın ki?" dedi inanmayarak.

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. "Sana..." derken gözlerimi açtım ve gözlerim, şaşkın mavi gözleriyle karşılaştı. "Eskileri unutturmak için..."

"Hayır," diye karşı çıktı Marinette. "O öyle biri değil. Hem... Hem ben her şeyi hatırlıyorum!"

"Hatırladığını sanıyorsun. Söyle bakalım, bu Kara Kedi'den önce başka biriyle partnerlik yaptığını hatırlıyor musun?"

"Ben..." derken gözlerini kaçırdı. Bunu hatırlamadığı belliydi. "Ben öyle bir şey olduğunu hatırlamıyorum..."

"Demiştim. Öncelikle sana eski Kara Kedi'yi anlatacağım ve sonra, şimdiki Kara Kedi'yi akumadan temizlemek için onu bir tuzağa düşüreceğiz." diye fısıldadım. "Anlaştık mı, Marinette?"

Derin bir nefes verdi ve emin olmayan ifadelerle gözlerime odaklandı. "Anlaştık."

***

Ona, eski Kara Kedi'nin görevinden ayrıldığını ve benim de onu tanıdığımı anlattım kısaca. "Anlattığım gibi... Zaten Kara Kedi'nin akumasını yenersen -her şey normale döndüğünde- bunu da hatırlayacaksındır..."

"Pekala, her şeyi anladım ama onun nerede olduğunu bile bilmiyorum. Onu nasıl yeneceğim ki?"

"Tuzak kısmına geliyorum: Bunu, Uğurböceği olarak halledeceksin. Onunla görüşmek istediğini ve önemli bir mesele olduğunu söyle. Yanına çağır ve gerisini hallet. Tabiki onu tek başına yenemeyeceksin, bu yüzden sana bir yardımcı göndereceğim, Marinette."

"Tamam ama hâlâ anlamadığım bir şey var..." dediğinde ona sorgulayıcı şekilde baktım. "Eğer Uğurböceği'ne eski Kara Kedi'yi unutturmak istiyorsa... Benim Uğurböceği olduğumu nasıl bildi?"

"Ya seni takip etti ya da Kara Kedi en az benim kadar zeki."

"Ha-ha, çok komik."

"Öyle," diyerek göz kırptım. "Kara Kedi'yle buluşacağın zaman bana haber ver. Onu yendiğin zaman sana, kalan her şeyi anlatacağım."

"Ya yapamazsam?" diye tedirgince sorduğunda Tikki devreye girdi.
"Hadi ama Marinette. Sen nelerle başa çıktın," diyerek odada varlığını belli ederek konu başından beri ilk defa konuştu.

Bu söylediği Marinette'e destek vermiş olmalı ki, Marinette hafif tedirgince gülümsedi. "Tamam... Bundan daha kötülerini de gördüm..."

"Yapabilirsin," diyerek elimi omzuna koyduğumda güldü.

"Yapabilirim..." diye onayladı.

Ona son hatırlatmaları da yaparak son kez gülümsememle odadan çıktım. Şimdi sıra, son görevi halletmekteydi...

***

"Kara Kedi, bu ciddi." diyerek -göremeyeceğini bilsem de- göz devirdim. "Seninle önemli bir şey konuşmam gerekiyor ve flörtlük bir olay değil! Zaten son zamanlarda akuma savaşlarına bile gelmiyorsun!"

"Pekala, Uğurböceği. Eğer akumalardan bile önemliyse seninle buluşacağım."

"Akumalardan önemliyse derken? Akumalar artık senin için önemsiz mi? Neden böyle davranıyorsun?" dediğimde sustu. Cevap vermediğinde devam etti: "Tamam. Yarın akşam gel, konuşalım. Saat 7 gibi, Eyfel Kulesi'nin orada..."

"Tamamdır. Seni görmek için sabırsızlanıyorum!" dediğinde, onaylar biçimde ağzımdan ufak bir mırıltı çıkarıp telefonu kapattım.

"Yarın akşam her şey düzelecek..." diyerek yatağa uzandım. "Peki akumasının nerede olduğunu nasıl bileceğim?"

"Gözlerini dört açmalısın, Marinette," diyerek beni desteklemeye devam etti minik kwamim.

"Tamam, halledeceğim." diyerek yatakta doğruldum. "Şimdi Felix'e mesaj atmalıyım."

Felix'e olayları bildiren bir mesaj attım ve onaylayan bir cevap aldığımda da yüzümde bir gülüş yayıldı.

Hem zafer için hem de aklımı karıştıran her şeye bir cevap bulacağım için...

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin