Gün 21 - Sıkıntılı Teyze / 21 Mart 2012

19 0 1
                                    

Numan ve Elif'ten hala haber yok. Kapıları kapalı ve içeriden en ufak bir ses yok.

Zeynep bu, boş durur mu hiç? Hemen bir senaryo uydurdu: "Bence adam dayanamadı ve Elif'i sırtlayıp sokağa fırladı. Evet, asansörün kapısı açık. Numan asansörle aşağıya inmeye çalıştı. Fakat belli ki çalışmadığını fark edince merdivenlere yöneldi. Üçüncü katın basamaklarında gördüğümüz kan bence bunu doğruluyor. Elif'in durumu daha kötüye gitmiş olabilir. Sen şimdi arabayı niye almadı diye şüphelenirsin. Adam ilk sokağa çıkışında araba yüzünden yakalanıyordu. Bu sefer yayan ve dikkat çekmeden bir eczane veya hastaneye kapak atacaktır."

Karımın hayal gücünden sonra bugün olan bir diğer önemli şey ise Numan'ın karşı komşusu sıkıntılı teyzenin kapısının ardına kadar açılmış olması. Zeynep ile ikimiz aramızda ona sıkıntılı teyze lakabını taktık çünkü bizi daha yeni tanımasına rağmen her gördüğünde niye hala çocuk yapmadığımızı sorardı.

"Soruyorum üst komşularınıza. Tıkırtılar duyuyorlarmış fakat hala bu kızın karnı yok. Ne o damat, sıkıntılı mısın?"

Eskiden hayatına resmiyet ve ciddiyet hakimmiş. Fakat albay eşi rahmetli olduktan sonra tutunacak bir şeyi kalmamış. Kendi tabiriyle film kopmuş. Kim bilir belki hala benim için sakladığı bir kaç yerleyici nitelikte cümle vardır diye kapısının eşiğini sokuldum. 

Operasyondaki bir polis edasıyla küçük adımlarla tek tek odalara daldım. Evin küçük tuvaletinin ışığı hala açıktı, içeriden gelen ağır bir koku ile iyice girilip duvara tamamıyla yapıştım. Süzülerek içeriye baktım. Kadın tek eli gider borusunda, yanında sanırım içine istifra ettiği poşet ile birlikte önümde uzanıyordu. Şok, endişe ve korkuyu bir arada yaşadım. 

Geriye doğru atılıp hemen elimi belime götürdüm. İşte hikayenin en can alıcı noktası; silahımı salonda, masanın üstünde unuttum. Beş dakika kadar kapıda donakaldım. Bir yandan kendimi savunabileceğim bir şey ararken bir yandan da cesedi takip ettim. En sonunda cesaretimi toplayıp biraz yaklaştım. Üzerindeki eski tshirt sol omzundan yırtılmış, sırtına doğru iyice büyüyen yara ile kana bulanmış. Vücudundaki kan çökmüş, yüzüstü yatan kadının sırtı tam anlamıyla bembeyaz olmuş. 

"Bunu O'na kim yaptı?"

Korkum yerini meraka bıraktığı için bulduğum oklava ile cesedi döndürmeye çalıştım. Fakat sıkıntılı teyze altın günlerinde yediği kuru pastaların hakkını verdi. Sadece çok az yerinden oynatabildim. Tek gözü tamamıyla dışarı akmış, sanki bir şey ile deşilmiş, sağ gözü ise yarım açık, soğuk bir ifadeyle bana bakıyor "Hani bebek?" der gibi. Cesedin başında çok fazla oyalandığımı fark edip kendimi kadının kızının ve torunlarının kaldığı odaya attım. "Duman istemem. Git balkonda iç. Bebeler yatar bu odada." diyebilecek son kişi tuvalette katledilmiş olarak yattığına göre beni durdurabilecek kimse yoktu.

Sigaramı yaktım ve odayı incelemeye başladım. İlk bakışta televizyon kumandası sandığım bebek telsizleri, çalışma masasının üstüne bırakılmış yapay gül ve iki şişe kolonya ile odadan ayrıldım. Dairenin girişinde eşyaları yanımda getirdiğim sırt çantasına yerleştirirken tuvaletten gelen bir tıkırtıyla irkildim. Hızlıca oklavayı elime alıp temkinli adımlarla tekrar tuvalete yöneldim. Sıkıntılı teyze bir şeyler mırıldanıyor gibiydi, fakat bu sefer "Hani çocuk?" demediği aşikardı. Sağ ayağı titriyor, sanki tekrar hayat buluyor gibiydi.

Artık neyle karşı karşıya olduğumun farkındayım. Virüs insanları ilk öldürüyor, sonrada gramajı az bir beyinle tekrar aramıza yolluyor. Peki ya Elif? Numan'ın her zaman bir B planı vardır. 

Çaresizliğin verdiği asabiyet ile kadının titreyen eklemlerine sert bir tekme attım. Mırıldanmaları artık kuduz bir köpeğin hırıltılarına dönmüştü. İkinci tekmem ise yarısı vücudundan koparılmış olan boynunaydı. Hala sıkıntıları geçmemiş olacak ki gözlerimin içine baka baka bağrışmaya devam etti. Saniyeler içerisinde kızının kolonyasını bütün vücuduna döktüm. Zaman ilerledikçe hareketleri hızlanıyor, bakışları cesaret duvarlarımı delip geçiyordu. Tuvaletin kapısının iç kısmındaki anahtarı dışarı çıkardım, kapıyı beni koruyacak kadar kapattıktan sonra sigaramı sıkıntılıya fırlattım. Cesedin alev aldığını gördükten sonra tuvaletin kapısını kilitledim. Daha sonra ise sokak kapısını kilitleyerek evi terk ettim.

Bütün gece boyunca yalın bir dille olan bitenleri Zeynep'e anlattım. Kadına attığım tekmeler ve ürkütücü hırıltılar hariç. Zeynep soğukkanlı bir şekilde beni dinledi. İlginç.

Düne kadar üç kilometre ötede fare görülse uyuyamayan kadın bu gece melekler gibi uyuyor. Ha unutmadan, ilişkimizin yıl dönümünü hatırlamam için kafamı yastığa koymadan önce birinin eklemlerini tekmelemem gerekiyormuş. Bugün öğrendiğim en önemli şey bu herhalde. 

Zombi Günlükleri : Hayatta KalmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin