Gün 7 - Ölü Köpekler / 7 Mart 2012

21 0 0
                                    

Eve döndüğümde ağlayarak bana sarıldı Zeynep. Köşedeki markete gitmek neredeyse bir gün sürmüştü. Karşı apartman boşluğunda bulunan marketin camı kapısı kırılmış, nerdeyse tamamı boşaltılmıştı. Sadece birkaç temizlik malzemesi ve bir karton Samsun bulabildim. Hiç yoktan iyidir.

Fakat kutlamalara erken başladım sanırım. Apartmanın gölgesinden çıktığım gibi devriye gezen bir polis ekibi beni fark etti. Kaçamadım. Donup kaldım. "Memur bey, ben, şey.." diye sayıklarken ilk karnıma, sonrada enseme vuruldu ve "Yürü, hızlı yürü!" emri beynimin içinde yankılandı. 

Arabada benim gibi hırpalanmış birisi daha vardı. Terler içerisindeki yüzü beyaz bir maskeyle örtülüydü. Araç hareket ettiğindeki önümde oturan polis benzer bir maskeyi arkaya doğru savurarak "Tak şunu yüzüne" diye seslendi. 

Kısa bir yolculuktan sonra Florya İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne vardık. Saatlerce tutuldum. Kan örneklerim alındı, göz bebeklerim ve kan akışım kontrol edildi. Beşiktaş'ın eski sol bekine benzeyen agresif bir doktorun sürekli gözleri üstümdeydi. 

Birkaç saat kadar soyunma odasına benzer bir yerde onlarca kişiyle birlikte bekletildik. İçeride her yaşta insan vardı. Zaman geçtikçe ufak ufak gerginlikler yaşanmadı da değil. 

"Ben hasta değilim ancak burada nefes almakta zorluk yaşayan insanlar var. Bizi de hasta edeceksiniz!" diye bağrındı benim yaşlarımda bir adam. Daha sonra benzer tepkiler başkalarından da duyulmaya başladı. Kimisi maskelerini çoktan çıkarmıştı bile. 

Çok geçmeden kapının eşiğinde beliren bir memurun içeriye attığı bakış ile tüm homurdanmalar kesildi. Bana doğru dönüp eliyle gelmemi işaret etti. Hızlı adımlarla odadan ayrılırken polis hala içeriye sert bakışlar atmakla meşguldü. 

"Şu kapısı açık odaya git."

İçeri girdiğim gibi bir başka polis gözüyle köşedeki sandalyeyi işaret ederek oturmamı istedi. Duvarları rutubet izleri taşıyan havasız bir odaydı. Yerler evraklarla doluydu. Yanımdaki masa ise hiçbiri tam olarak içilmemiş su şişeleriyle doluydu.  

"Zeynep endişeden ölüyordur!" diye aklımdan geçirirken "Gönderin bu salağı evine, boş boş bakıyor. Temiz bu. Bir sıkıntısı olsa bülbül gibi öterdi." dedi çakma İbrahim.

"Halsizlik veya baş dönmesi yaşamıyorsun değil mi?" dedi doktor önlüğü giymiş birisi. Aksini ıspatlamak ister gibi canlı bir sesle cevapladım: "Hayır, kendimi gayet iyi hissediyorum."

Apar topar eve götürüldüm. Tek hatırladığım bomboş yollar ve ölü köpeklerdi. Eve vardığımızda doğruca içeri girmem konusunda sert bir şekilde tembihlendim. Tam arabanın kapısını açıp aşağı inerken polislerden biri tehditkar bir tonla tekrar seslendi: "Bir daha seni dışarıda görmeyeceğim!"

Apartmanın girişine doğru hızlıca yürürken arabamın yerinde olmadığını fark ettim. Umarım Numan ne yaptığını biliyordur.

Zombi Günlükleri : Hayatta KalmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin