BAŞLANGIÇ VE BİTİŞ

Start from the beginning
                                    

Annemin çantama zorla biber gazı  koydurduğunu o da biliyordu bu yüzden sorun etmedi.

-Telefonunu neden açmıyorsun annen seni çok merak etti. Eve gelince bana seni kontrol etmem için odana gelmemi söyledi dedi sitemkâr bir şekilde.

Tabii o merak ettiği için değil annem merak ettiği için odama gelmişti. Normalde işten gelip direkt odasına geçerdi.

-Her şey yolunda dedim.
-Sadece telefonumun şarjı bitti diye ekledim yatağının ucuna oturdum.
Vücudum yavaş yavaş rahatlamaya başlamıştı ama bu kadar heyecandan sonra rahatlamak üzerimde bir uyuşukluk hissi yaratıyordu.

Çıkmadan önce odaya tekrar baktı.

-Bu ayna neden sandalyenin üstünde? dedi . Rüzgar'ın sandalyenin üstüne bıraktığı aynaya baktım. Sonra Rüzgar'la göz göze geldim. Kendimi toparlayıp

- Çivi dedim kaşlarımı kaldırdım söylediğim yalana ciddiyet katmak istiyordum. Sonra devam ettim.

-Çividen düşüyordu o yüzden çıkarttım yarın hallederim diye ekledim.

Bir şey söylemeden kapıyı kapattı ve gitti. Onun kapıyı kapatmasıyla istemsiz bir şekilde bizim derin bir nefes almamız bir oldu . Aldığım derin nefesi verirken yatağımda oturur halimden sırtüstü yatış pozisyonuna geçtim Rüzgâr da aynayı yerine takıp sandalyede rahat bir şekilde oturmaya başladı. Bir kaç dakika birbirimize bir şey söylemedik.
İkimizde bu gece olanları düşünüyorduk.

-Ne aksiyonlu bir geceydi böyle dedim.

-Gece değil sabah dedi hafif gülümseyerek.

Sonra oturduğu sandalyeden uzanarak kapalı olan perdeyi benim görmem için araladı.

Gerçekten sabah olmuştu. Odamın perdeleri kalın ve koyu olduğu için genelde gündüz mü gece mi anlaşılmazdı.

Saat kaç bilmiyordum, telefonum hala kapalıydı.

Rüzgâr esniyordu. Muhtemelen sandalye yüzünden ağrımış belini, tutuyordu .

Evet daha dün okul çıkışında seni görmek istemiyorum diye azarladığım çocuk beni bir adamdan kurtarmıştı ve gece evimde kalıp beni sabaha kadar korumuştu .

Hayat...

 
Ve tabii ki bu çocuk hayaldi .
Yine hayat...

Aşağı indik elimizi yüzümüzü yıkadık. 

Salondaki duvar saatine baktım. Telefonum açık olsaydı alarm muhtemelen 15 dakika içinde çalacaktı.

Mutfağa gittim.

Eğer annem evde olsaydı kahvaltı çoktan hazır olurdu. Kahvaltı  hazırlasa da normalde pek bir şey yemediğim için kahvaltı hazırlamayacaktım.

Masanın üstünde annemin "İçmeyi unutma"  notunun yanında duran depresyon ilaçlarıma baktım istemsiz de olsa elim ilaçlara gitti. Rüzgâr'la göz geldikten sonra gözlerini başka tarafa çevirip başka bir şeyle ilgileniyormuş gibi yaptı.

Dün gece benim için yaptıklarından sonra içip içmemek arasında  kaldım. 

Sonra ilaç kutusunu alıp sweat'imin cebine attım.  İçip içmeyeceğime daha sonra karar verecektim ama içeceksem bile bunu Rüzgar'ın önünde yapmak istemedim.

Tekrar odama giyinmeye çıktım Rüzgar salonda oturuyordu. Telefonumu elektrikler kesik olduğu için şarja bile takmamıştım o yüzden telefonumu yanıma almayacaktım ama birinden powerbank bulma umuduyla telefonumu çantama attım.
Ders programımı beş dakika da hallettikten sonra her zaman ki gibi kendimden daha da nefret etmeme sebep olan okul kıyafetlerimi giydim. Dışardan gelen yağmur sesini duyup penceren baktım. Hava yağmurluydu. İnce yağmurluğumu da alıp aşağı indim.

Aslında normalde olsa okula gitmezdim ama muhtemelen annemi ararlardı ve annem hasta olduğumu düşünür, teyzemi bırakıp ilk otobüsle buraya gelirdi. O yüzden gitmek zorundaydım

-Hazır mısın? diye sordu Rüzgar

Başımla onay verdim ve ayakkabılıktan  ayakkabılarımızı aldık. Kapıyı açmamızla içeri yağmurun ıslattığı çimen kokusu girdi. Bu kokuyu çok severdim . İçime çekebildiğim kadar çektim. 

-Yağmur yağıyor şemsiye almayacak mısın? diye sordu .

-Hayır yağmurda yürümeyi severim dedim. Gerçekten de ne kadar yağmur yağarsa yağsın sırılsıklam olup hasta olsam bile yağmur da yürümeyi severdim.
Sanki gerçek biriymiş gibi dalgınlıkla ona şemsiye ister misin diye soracaktım. Son anda kendimi tuttum. Anlamıyorum. Nasıl kendimi bu kadar kaptırıp onun hayal olduğunu unutabiliyorum?

Okula vardığımızda ikimizde sırılsıklam olmasak da yeterince ıslanmıştık . Sınıfa girdik Rüzgar her zamanki gibi sınıfın köşesinde en arkada olan yerine oturdu. Ben de sınıfın diğer köşesinde cam kenarı olan sırama oturdum. Neden yanıma oturmamıştı? Zaten neden otursun ki? Herhalde onu yanında istemeyeceğimi düşündü. Ben de onu ister miydim zaten bilmiyorum.

Ne diyorum ben? Kendimi fazla kaptırıyorum bu oyuna.

Kapüşon taktığım için çok az ıslanmış saçlarımı bileğimdeki toka ile topuz yaptım .
Ve güne başladım. İlk ders teneffüsünden sonra cebimde ki hapı fark ettim. Evet Rüzgar'ın bana yaptıkları ciddi anlamda iyi şeylerdi ama bu onun hayal olduğu gerçeğini ve son günlerde yaşadığım şeyleri değiştirmiyordu. Rüzgar'a baktım her zamanki gibi kitap okuyordu . Ona fark ettirmeden hapı içtim. Bu mantığımın konuştuğunun kanıtıydı. Kalbim konuşsa benim için bunları yapan, beni sürekli korumaya çalışan, hiç arkadaşım olmamasına rağmen benimle arkadaş olan birine bunu kötülüğü asla yapmazdım.

Ödevlerimi dün olan olaylardan yapamadığım için bolca azar yediğim ve tüm gece uyumadığım için sürekli sıraya yatıp uyukladığım bir günden sonra okul bitti. Şu bahsettiğim benim gibi yıkık olan ve sadece not için konuştuğumuz arkadaşımın powerbank'i ile telefonumu az da olsa doldurmuştum. Telefonumda hala açık olan gazete haberleri sekmelerini kapattım. O adamın ölüp ölmediğini bilmek istiyordum. Bu beni deli ediyordu. Bütün günüm haber kanallarına bakmakla geçmişti ama hiçbir şey bulamamıştım, hiçbir haber yoktu . Bu nasıl olabilirdi? Bir an tüm bunların da hayal olabileceği düşüncesi midemi bulandırdı bir süre sırada oturdum.  Kendime geldikten sonra, az önce içtiğim depresyon ilacımın kutusunu çantama koydum ve ilacımı içmenin doğru karar olduğunu onayladım. Herkes sınıftan teker teker çıkmaya başlamıştı

Çanta mı toparladım ve Rüzgâr'a baktım sınıftan çıkmıştı beni beklememişti. Bana bakmamıştı. Ne diyorum ya zaten bakması da gerekmiyordu.

Şarjı çok az doldurabildiğim için telefonum kapanmak üzereydi. Son kalan şarjımla annemi aradım. Bana dün ulaşamadığı için bir süre azar yedikten sonra büyük teyzemin durumunu sordum. Birkaç gün daha orada kalması gerektiğini ama bir sorunum varsa hemen eve gelebileceğini söyledi. İçini rahatlattım ve her şeyin yolunda olduğunu söyledikten sonra telefonu kapatır kapatmaz şarjım bitti. Kitaplarda ve filmlerde telefonunun şarjı sürekli biten ve başı beladan kurtulmayan salak ve bahtsız kız gibi hissediyordum. 

Annemin bir süre daha evde olmayacağı durumu beni daha önce hiç hissetmediğim kadar huzursuz hissettirdi. Yürümeye devam ediyordum.

Bir anda yan kaldırımda o siyah takım elbiseli adamı gördüm, ürperdim. Ben bakınca kayboldu ve onu bir daha göremedim.  Tüm bunlar hayal miydi bilmiyorum ama hayal değilse yapmam gereken tek şey koşmak olacaktı ve ben de öyle yaptım, hızlandım. Ben o her kitap ya da filmde gördüğümüz cesur kızlardan değildim. Eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Tam o sıra da omzuma aldığım darbe ile  duvara yapıştım ve bir el beni hareket etmemem için duvara bastırıyordu.

Evetttt yine heyecanlı bir bitiş :)
Bu bölüm geç geldi. Hem de sekiz ay kadar. Bir sonraki bölüm ne zaman gelir hiç bilmiyorum ama çok ara vermeden yeni bölümü atmayı düşünüyorum. Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum. iyi okumalarr.

ONDAN SAKIN BAHSETMEWhere stories live. Discover now