misafir

267 42 48
                                    

"Günaydın, Jimin!"

Jimin mutfağa girer girmez nefis bir koku duydu. Yumurta ve haşlanmış patates gibiydi. Öyle taze kokular burnuna doluyordu ki, midesi neredeyse dile gelecekti. Jungkook ve Seokjin oldukça büyük bir kahvaltı masası kuruyorlardı. Masanın üzerinde yeşillikler, taze meyveler ve haşlanmış yumurta vardı. Hepsi normalden daha süslü tabaklara koyulmuştu.

Kafası karışmış bir şekilde uyum içinde çalışan ikiliye baktı. "Neler oluyor?"

Seokjin karıştırdığı tencereden bakışlarını ayırmadan cevapladı onu: "Bir misafirimiz var."

Jimin şöminenin yanındaki sandalyeye otururken kaşlarını çattı. Misafir mi?

Jungkook eğlenceli bir şarkının melodisini ıslıkla çalarak önüne bir bardak taze demlenmiş çay bıraktı. "Köylülerden biri ziyarete geliyor. Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdır."

Jimin çayından bir yudum alırken Jungkook'un iyi bir moralle oradan oraya süzülmesini izledi. Gerçekten de sevdikleri biri olmalıydı. Büyük hazırlık vardı masada.

Çayın içindeki çiçeksi tatları kovaladı bir süre. Yasemin miydi? Çayın Yoongi'nin penceresindeki çiçeklerden yapılma olup olmadığını merak etti.

Güzel kokusunu içine çekip arkasına yaslandı.

"Buralarda bir köy mü var?" diye sordu.

Seokjin ocaktaki işini bitirip pişirdiği şeyi masaya koydu. Jimin merakla tencerenin içini görmeye çalıştı. Her ne ise kekik gibi taze ve nefis kokuyordu.

"Dışarıda gördüğün olabildiğine yeşil manzaranın ardında ne olduğunu sanıyorsun? Zombiler mi?" Seokjin dalga geçer gibi konuştu.

Jimin tepki vermedi. Seokjin ona karşı hala şüpheliydi. Yoongi'den bile çok belki de.

Sahi, Yoongi bu muhteşem misafiri tanıyor muydu ve kahvaltıya katılacak mıydı acaba? Jimin onu geçen haftaki ilk yardım mevzusundan beri görmemişti. Yarası ne durumdaydı bilmiyordu. Hiç kimseye de sormamıştı. Yoongi kahvaltılara ve akşam yemeklerine katılmıyordu pek.

Bu süre içinde Jimin, Jungkook ve Seokjin ile oldukça fazla vakit geçirmişti. Artık odasında kilitli bir şekilde yemeği beklemek yerine onlarla mutfakta takılıyordu. Bazen yardım da ediyordu. Yemek konusunda pek başarılı sayılmazdı fakat getir götür işlerinde iyiydi.

Çayından bir yudum daha aldı. Çay işinde de asla Jungkook kadar iyi olamayacaktı. İçtiği en iyi çaylardan biriydi bu.

"Köyde yaşayan çok fazla insan var mı?"

Jimin köy mevzusunu oldukça merak etmişti. Seokjin'in onunla dalga geçmesi bir yana, o gerçekten de şehirdeyken çitin ardında bir zombi diyarı olduğuna inandırılarak büyümüştü. Buraya geldiğinde çiçekler, ağaçlar ve yemyeşil ovalar görmek onu şaşırtmıştı. Şimdi orada yaşayan insanlar olduğu duyunca daha da meraklanmıştı haliyle.

Şehirde öğretilenlerden çok daha fazlası vardı burada, buna emindi.

"Çok değil." dedi Seokjin. Tezgahta yeşil bir şeyler doğruyordu. "Yaklaşık olarak 15 ya da 20 hane var."

Jimin neredeyse içtiği çayı tükürecekti. Bu gerçekten de bir köy ederdi. Bu kadar insan orayı nasıl bulmuştu? Tüm bu kaostan uzakta bir hayat kurmayı nasıl becermişlerdi?

"Bu gerçek bir köy eder." dedi şaşkınlık içinde.

Seokjin dalgacı bir ifadeyle Jungkook'a baktı ve başını salladı. Jungkook gülümsedi. "Evet, çünkü gerçek bir köy var." dedi ve elindeki tabakları masaya dizdi. Tam beş tabak. Demek kahvaltıya Yoongi de katılıyordu. "Bir ara gidip görmek ister misin?"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 06, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

the other side | yoonminWhere stories live. Discover now