aile

221 46 35
                                    


Aslında hepsi Jimin 15 yaşındayken oldu. Yaşıtları ile birlikte okula gittiği günlerin birinde sınıftan tuvalete gitmek için çıkıp yanlış bir koridora girmişti. Işığın fazla olmadığı bu loş yerin neresi olduğunu çok merak ettiği için seslerin geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Çok geçmeden kendini eski püskü bir salonun içinde buldu.

yankılanan sesini duyarım, meleklerin günbatımıyla buluştuğu çizgide

Gördüğü şeyin ne olduğunu anlayamadı bir süre. Aslında sahne basitti. Aynalarla dolu kirli bir odada, odan birkaç yaş büyük bir çocuk vardı. Buraya kadar Jimin anlıyordu. Asıl anlamadığı çocuğun yaptığı hareketlerdi. Kollarını savuruşu ve ayakları üzerinde dönüşü, Jimin'in daha önce gördüğünü sandığı hiçbir şeye benzemiyordu.

tutabilmek için uzanıyorum yüzeydeki ışığa

Jimin sessizce çocuğu izlerken kalbinin birkaç parmak altında bir şeylerin hareketlendiğini hissetti. Parmak uçlarında tuhaf bir his vardı. Sanki korku gibiydi bu his, fakat nedense hoşnuttu böyle olmaktan. Tuhaf hareketler yapan çocuğa bakmaya devam etti. Büyülenmişti adeta. Kalbinin atışları hızlandı.

öteki taraftaki ışığa

Çocuğun mırıldandığı tınıyı ezberlemeye çalıştı. O da bazı şarkılar biliyordu fakat hiçbiri kulağa böyle güzel gelmiyordu. Çoğu Büyükşehir'i korumak adına yazılmış manilerden ibaretti. Melodileri de bu kadar güzel değildi. Tüm bunlar ondaki bu hoşnut korkunun artmasına sebep oldu.

Kendini kaptırmışken, hareketli çocuğun onu fark ettiğinden bihaberdi Jimin.

"Sen de denemek ister misin?" diye sordu çocuk bir anda hareket etmeyi kesip.Şarkı da gitmişti.

Jimin olduğu yerde donakaldı. Çocuk gülümseyerek devam etti. "Korkmana gerek yok. Benim adım Hope."

Yine de hareket etmedi Jimin. Korkusundaki hoşnutluk biraz azalmış, içine biraz endişe karışmıştı. Nedense burda olmaması gerektiğini hissediyordu. Bu çocuğun yaptığı şeylerde normal olmayan bir şeyler vardı.

"Pekala. Senin adın ne?"

Yutkundu. "Jimin." dedi çekingen bir şekilde.

Hope aynaların birine doğru eğilirken gülümsüyordu. Yerden şeffaf bir matara alıp su içti. "Memnun oldum, Jimin."

Her ne kadar kulakları endişeden ve utançtan kızarmış olsa da, "Burada ne yapıyorsun?" diye sormaktan kendini alıkoyamadı. Şansına bu soru çocuğu oldukta keyiflendirmişti.

"Dans ediyorum." diye cevapladı onu Hope. Eliyle yeri gösterdi. "Sen de denemek ister misin?"

İşte her şey böyle başladı. Jimin, Hope ile tanıştı ve bir daha hiç eskisi gibi olamadı.

Belki de Jimin hiçbir zaman eskisi gibi değildi. Belki de Jimin böyle doğmuştu. Emin olduğu tek şey, doğduğu yere kesinlikle ait olmadığıydı.

Onun doğduğu yerde, insanların hissedebildiği duygular sınırlıydı. Her şey tek düze ve belirli kurallar dahilinde yürütülmekteydi. Kitap yoktu. Şarkı yoktu. Gülmek yasak değildi fakat gülecek bir şey yoktu. Film yoktu. Şiir yoktu. Heyecan yoktu. İdealler ya da savaşlar yoktu. Sevgi ve tutku yoktu. Dans da öyle.

Böylece Jimin saklandı. Hope'un öğrettiklerini her zaman can kulağıyla dinledi ve uyarılarını hiçbir zaman küçümsemedi. Hope ile birlikte Öteki Taraf'a geçti. Vahşileri gördü. Korktu, heyecanlandı, güldü, sevdi, hissetti.

the other side | yoonminWhere stories live. Discover now