14."portakal suyu"

943 120 101
                                    

"Donghyuck, canım. Bir sorun mu var?" diye sordu annem yatağımın kenarına otururken.

"Hayır." diye kısaca cevapladım onu dinlediğim şarkıyı kapatarak.

Yorganı kafama kadar çektim.

"Bugün de mi gitmeyeceksin?" dedikten sonra elini yorganın üzerinden belime koyup okşadı.

"Evet." diye cevapladım onu.

Art arda yaptığım beş devamsızlığım vardı. Bugünle beraber altı olacaktı.

Okula gitmek istemiyordum.

"Bir şey olduysa benimle paylaşabilirsin, biliyorsun değil mi? Ben hep buradayım." dedi annem, ben yorganın içinden çıkıp ona sarılarak ağlama isteğimi zor tutarken.

Konuşursam sesim titreyecek gibi hissediyordum bu yüzden bu sefer cevapsız bıraktım onu.

"Donghyuck." diye mırıldandı.

Ardından yorganı boynuma kadar indirip tatlı bir yüz ifadesi yaparak gülümsedi. "Ceee."

Çocukça yaptığı şeye dayanamayıp gülerken başımı yastığıma gömdüm.

"Bebekken her yaptığımda kahkahalara boğulurdun." dedi o da gülerek.

Ellerini saçımda hissettim sonra. Yavaş yavaş onlarla oynamaya başladı.

Mark da saçlarımla oynamayı çok severdi.

O gün okul çıkışında Mark'ı bekledim beraber eve dönebilmek için.

Saniyeler dakikaları kovaladı, bir saat öylece dikildim kapıda. Okulda kimse kalmayana dek. Sonra benden önce çıkıp gittiğini anlamıştım.

Aradım, çaldı ama açmadı. Mesaj attım, bakmadı.

Evlerine gittim. Kapıyı çaldım bu sefer. Saatlerce bekledim merdivenlerde oturup.

Mark'la konuşmayı bıraktım, bir kez bile görememiştim.

Ertesi sabah camda apartmandan çıkmasını beklerken geç kaldım. Çünkü çıkmamıştı.

Okula belki onu görürüm umuduyla gittiğimde onu arkadaşlarıyla hiçbir şey olmamış gibi gülüp şakalaşırken gördüğümde kalbimi biri alıp avuçlarının arasında ezmiş gibi hissettim.

Gözlerimiz bir saniyeliğine buluştuğunda umutla ona baktım.

O ise gözlerini tekrar yanındaki arkadaşına çevirip konuşmaya devam etti.

Daha önce hiç bu kadar salak hissetmemiştim kendimi.

O gün anneme erkenden gelip beni almasını söyledim.

Eve dönene kadar ağladım, sonrasında ise odama kapattım kendimi.

İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Bütün enerjim vücudumdan çekilip gitmiş gibiydi. Öylece yatıp o günü tekrar ve tekrar yaşıyordum kafamda.

Yüzde yüz haksız olduğumu düşünmüyordum, haklı olduğum yerler vardı bana göre. Ama Mark eğer bana öyle yapmasaydı, aramız şu ana kadar on kere düzelmiş olurdu.

Çünkü özür dileyecektim.

Çünkü aramızın bozulmasını istemiyordum.

Anladım ki böyle düşünen yalnızca bendim.

Mark çoktan kafasında bitirmişti her şeyi.

"Donghyuck, bebeğim yapma böyle." dedi annem bana sarılırken.

friendzone/markhyuck ♡Où les histoires vivent. Découvrez maintenant