44.Bölüm: Yabancı

1K 77 37
                                    

Hiiiiii, ben geldim.

⚪⚫⚪

Uçağa bindim ve koltuğuma rahatsızca yerleştim. Uçak kalkışa geçtiğinde ben boş boş camdan dışarı bakıyordum. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum çünkü eğer düşünürsem daha kötü olacaktım. Biraz uyumayı denedim ama ne zaman gözümü kapatsam bir sedyenin üstünde yatan babamı görüyordum. Bu iyi değil.

Herşeyin üst üste gelmesi zihnimi yormuştu. Neyi düşüneceğimi ya da ne düşüneceğimi bilmiyorum.

Bu durum daha ne kadar kötüye gidebilir derken evren bana alayla gülüyordu.

Telefonumun açıp kapama tuşuna belki yetmişinci defa basarken hostes yanıma geldi.

"Hanım efendi üzgünüm ama telefonunuzu kapatmanız gerek." dediğinde hızlıca başımı salladım ve telefonu kapadım. İşte şimdi daha da endişelenmeye başladım.

⚪⚫⚪

Uçaktan inince hemen bir taksiye bindim. Kalabalık havaalanında biran kaybolacağımı sanmıştım ama tanıdık yerler beni iyi hissetirmişti. Evimden uzağa, yabancı bir şehre gitmek gerçekten zormuş.

Taksilerden birini çevirdim ve annemi tekrar arayıp hastanenin adresini istedim. Hastanenin önüne geldiğimizde taksiye ne kadar olduğunu önemsemediğim kağıt parçasını verip hastaneye koşturdum. Hastaneden içeri girdiğim gibi bir duygu seli beni alıp götürdü. Resepsiyona babamı sorup nerede olduğunu öğrenince asansörü beklemeyip merdivenlerden çıktım.

Az kaldı hadi Jess. Sadece üç kat daha.

Merdivenlerden çıkmayı bitirdiğimde ellerimi dizime yerleştirip soluklanırken koridorun sonunda volta atan annemi gördüm ve yanına gittim. Beni görünce hemen kollarını açtı. Valizimi bıraktığım gibi kollarımı anneme doladım.

"Jessica." dedi yorgun ve bitkin bir sesle.

"Anne. O nasıl?" dedim kelimeleri bir araya getirmeye zorlanarak.

"Biz bilmiyoruz. İçeriye aldılar." dedi benden ayrılırken. Yüzümü elleri arasına aldı ve saçlarımı oynadı.

"Korkma birşey olmayacak. Ağlama tatlım." dedi ve yanağımdan inen göz yaşımı sildi.

"Bayanlar yapmayın." dedi Chris elinde kahvelerle. Onu görünce hemen sarıldım. Elinde ki kahveler yüzünden bana sarılamazken kahveleri anneme vererek kollarını belime sardı.

"O iyi olacak Jess. Merak etme. Hem bak biz de buradayız." dedi ve ayrıldı. Ben başımı salladım. O sırada ameliyathaneden bir doktor çıktı.

"Sam Williams'ın eşi misiniz?" dedi soruyu anneme yönelterek.

"Yakınıyız." dedi annem.

"Babam nasıl? Onu görebilir miyiz?" diye atladım.

"Öncelikle hastanın kalp damarları çok tıkanık. Bu yüzden damarlarını açtık, zorlu bir ameliyattı ama kritik dönemi atlattı. Şimdi yoğun bakıma aldık." deyince kendimi tutamadım. Ağlıyordum ama bunun farkında bile değildim.

"Pekala onu ne zaman görebiliriz?" diye sordu Chris.

"Yarın sabah narkozun etkisi geçince görebilirsiniz. Geçmiş olsun." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Chris omzumu okşadı. İyi olacak değil mi?

Annemin başlattığı voltaları koridorda ben devam ettirdim. Christian kızıp beni annemin yanına oturttuğunda o saatten sonra zamanı koltukta uyuyarak geçirdim. Ta ki sabah annemin beni uyandırmasına kadar.

Best Thing I Never Had »» HSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin