Best Thing I Never Had

13.1K 330 129
                                    

Merhabaalar :)) Yeni bir hikayeyle daha karşınızdayım. Yeni bir hikaye daha diyorum çünkü bu ilk hikayem değil. Sadece ilk gizli hikayem ;)) Bu bölüm sadece tanıtımdı diyebilirim, asıl olay ikinci bölümde başlıyor. Ama sizi temmuza kadar bekletmek zorundayım. Şimdiden iyi okumalar. Vote'larınızı bekliyorumm :** Temmuza kadar mutlu olmamı sağlayın piliss :D

Yardımları için @Hazzaystyles'a çooook teşekkürler.

⭐⭐⭐

~

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Yapamıyorum artık Jess."

"Ne demek yapamıyorum, beni aldatan sensin. Ne niye bana öyle bakıyorsun? Ayrılmamak için sana yalvaracağımı mı bekliyordun? Asıl ben senden ayrılıyorum. Bitti."

~

Ah işte beklediğim an buydu. Üniversite başvurum bugün belli olmuştu. Londra'ya gidecektim. Resim bölümünü kazanmıştım. Annem tabii ki Londra'da okumamı istemiyordu. Babam ise kesinlikle gitmem gerektiğini söylüyordu. Annem ve babam yaklaşık on yıl önce ayrılmıştı. Bu yüzden zor bir çocukluk geçirmiştim.

Bir ay önceye kadar hayatımın herkesin imreneceği türden olduğuna inanıyordum. Peki ne mi oldu? Hayatımın aşkı sandığım çocuk beni gözümün önünde aldattı. Aldatılmamın üzerinden daha bir saat geçmemiş olmasına rağmen geldi ve yapamıyorum dedi. Piç. Ama ben güçlü olduğuma inanıyorum ve üniversite hayatımı mahvetmeyecektim. Bu yüzden Londra'da kalan annemin çocukluk arkadaşı Lou'nun yanında kalıp üniversite hayatımın en güzel şekilde yaşamaya karar verdim. Annemi buna ikna etmek zor olsa da bunu başarmıştım. Yalnız kalmayacaktır çünkü onunla ilgilenen çok iyi bir üvey babam vardı. Şahsen bana bile gerçek babamdan daha fazla ilgi gösteriyordu. Gözüm arkada kalmayacaktı. Ah, birde Londra'ya gitmemin en iyi yanı; Liam. Lou'nun yeğeni. Annemle bir yaz Lou'yu ziyaret etmeye gitmemiz üzerine tanışmıştık. Kısa zamanda arkadaş olmamız aramızı sağlamlaştırmıştı. Şimdi ise kardeşim gibiydi. Ve aynı okula gidecek olmamız beni rahatlatıyordu.

Şimdi Londra'ya olan uçağıma binmeye kararlıydım. Bu şehirde daha da fazla durmak istemiyordum. Bavulumu aldım ve geniş beyaz merdivenlerden sürükledim. Babamın evindeydim. Burada vedalaşıp beni havaalanına bırakacaktı. Annem ise orada benimle vedalaşacaktı. Bir araya gelmemek için her şeyi yapıyorlardı. Bu davranışları bana kendimi bir hatalarıymış gibi hissetmeme neden oluyordu. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp aşağıda beni gümüş Mercedes'iyle bekleyen babamın yanına gittim. Arabaya bindim ve yaklaşık on beş dakikalık yol olan havaalanına gittik.

Sessiz bir yolculuk ardından havaalanına gelmiştik. Arabayı durdurdu ve bagajdan bavulumu elime tutuşturdu.

"Sakın yanlış bir karar verdiğini düşünme tatlım. Bu senin geleceğini hazırlayacak. Harika bir ressam olacağından hiç şüphem yok. Ne olursa olsun pes etme yeter."

Tamam, şimdi ağlayabilir miydim? Cidden hayatımda babamdan duyduğum en özel şeydi. Hiç bir şey demeden sarıldım. Alnımdan öptükten sonra yanından uzaklaştım. Giriş kapısına geldiğimde bana doğru gelen iki kırmızı topuklu ayakkabının tok sesiyle irkildim. Evet, bu annemdi. Her zaman bakımlı ve güzel Jessica Williams'ın annesi Meredith Conner. Ve yanında sevgili üvey babam.

"Bir tanem."

Sesi üzgün ve birazda tedirgin geliyordu. Haklıydı çünkü hayatımda şehirden ilk defa ayrılıyordum. Ama onunda Lou'ya güvendiğini biliyordum.

"Anne."

Bana doğru iki adım attı ve kollarını uzattı. İstemsizce kendimi küçük bir kız gibi kollarına bıraktım. O mükemmel kokusunu içime çektim. Bir kaç saniye sonra ayrıldım ve anonsu duyup hazırlandım.

Best Thing I Never Had »» HSWhere stories live. Discover now