19. BÖLÜM

261 10 0
                                    

   Yarın okul vardı ama gitmeyecektin tabi ki de. Semih annesinin refakatçisi, ben Semih'in refakatçisiydim. Onun koltukta şişmiş gözlerle uyuduğunu görünce, belki bende uyuyabilirim diye oturdum koltuğa. Başımı arkaya yaslamamla içim geçmiş zaten.

   Birkaç saat sürdüğüne inandığım uykumdan uyanınca yanımda Semih yoktu. Koltuğa oturmuştum ama şimdi yatıyordum ve üstümde bir battaniye vardı. Ayağa öyle hızlı kalkmıştım ki başım döndü, gözüm karardı. Camın yanına gittiğimde Semih hastane bahçesinde volta atarak sigara içiyordu. Yanına inmekte tereddüt ettiğim için ona bir mesaj attım.
"Yalnız mı kalmak istiyorsun?"
Cevap yazmak yerine benim olduğum cama baktı. Kafasını 'hayır' anlamında salladı.

   Montumu giydim ve aşağı, yanına indim. Ben geldiğimde bankta oturmuş yeni sigarasını yakıyordu. Yanına gidip oturduğumda bana da sigarasını uzattı. Bir nefes alıp geri verdim. "Özür dilerim." dedi. Soran gözlerle ona bakınca "bırakamadım daha." dedi, sigarasını göstererek. Omuz silkip yanına sokuldum. Hava çok soğumuştu.

   "Onu şimdiden çok özledim." dedi. Çok nadir konuşuyordu. Bir gecede çökmüştü sanki. Gözleri şişmiş, saçı dağılmıştı. "Artık yaşamak daha zor olacak değil mi?" dedi. Başımı 'evet' anlamında salladım. Üşüdüğüm için bir titreme geldi. Semih'de bana sarılıp "üşüdüm mü?" dedi. "Yukarı çıkalım istersen." "Hayır. Oturalım biraz." dedim. Tam o sırada telefonum çaldı. Saat dördü geçiyordu ve arayan annemdi.

"Efendim annecim."
"Bade, ne yaptınız annem, iyi misiniz?"
"Bilmiyorum anne. Ben anlatırım sana gelince. Tamam mı?"
"Tamam annecim. He birde, ben babana her şeyi anlattım. Çok kızmadı ama gelince seninle konuşmak istiyormuş."
Hassiktir. Bunu söyledikten sonra annem tepkimi beklemeden telefonu yüzüme kapattı.

   Surat ifademden olsa gerek Semih "ne oldu?" diye sordu. "Sevgilim, artık seni tek bilen kişi annem değil." Gözleri açıldı. "Siktir. Kızmış mı peki?" dedi. "Çok kızmamış ama kızmış. Yani senin kızın senden habersiz sevgili yaparsa ve bunu kızından değil de eşinden öğrensen ne tepki verirdin." dedim. Kaşlarını çattı. "Bade. İlerideki kızımızın sevgilisi olsa benden saklayacak mısın?" dedi. Açıkçası böyle bir cevap beklemiyordum ama bu hali iyiye işaretti. "Kusura bakma ama kızım kendini hazır hissedene kadar bundan haberin olmayabilir." dedim. Güldü. GÜLDÜ! Bu bütün bir gün boyunca ilk gülmesiydi. Allah'ım inanamıyorum. Bu şuan için harika bir şey.

   Ertesi gün iki gün daha hastanede kalacağımızı öğrendik. Semih'i bu halde tek bırakmayacağım için bende kalacaktım. Önümüzdeki iki gün haftasonuydu. Yalnız bu gün okula gitmemiştik. Yanımıza giyecek bir şeyler almamız gerektiği için eve gittik. Önce Semih'in evine gidecek sonra da bana geçecektik. Semih'in evine taksiyle gitmiştik ve büyük ihtimalle arabayla dönecektik.

   "Ben duşa gireceğim sen kafana göre takılırsın. Hatta yat uyu istersen." dedi. Tabiki de uyumayı seçiyorum. Yatağın üstüne direk attım kendimi. On beş dakika boyunca aynı şekilde durdum. Yirminci dakikaya girdiğimizde Semih'in neden hâlâ banyodan çıkmadığını düşünüp kapısını çaldım. Duyduğum ses su sesiydi ve onun içine gizlenmiş göz yaşlarının sesi.

   Ne olacağını düşünmeden direk içeri daldım ve gördüğüm manzara sonrası çok şaşırmadım. Semih duşakabinin kapısını açık bırakıp buz gibi suyun altında, üstünde sadece eşofmanıyla duruyordu. Yere oturmuş öylece ağlıyordu. Geldiğimi fark etmemişti. Hemen yanına gidip suyu kapattım. Gözlerini açıp beni görünce elleriyle suratını kapatıp ağlamaya devam etti.

   "Neden kendine bunu yapıyorsun?" dedim, kendi kendime. Onu banyodan çıkartıp yatağına oturttum. Havluyla saçlarını kuruladım ve yanına oturdum. Ona sarıldığımda beni yatağa çekti ve o da bana sarıldı. Kalkmaya çalıştım ama müsade etmedi. "Sırılsıklam olduğunu farkında mısın? Hasta olacaksın Semih, kalk üstünü giyin. Hadi." dedim, ama nafile. "Ben sadece sırılsıklam aşık olduğumu biliyorum ve sevgilimle böyle yatıp sakinleşmek istiyorum." dedi kısık sesle.

   Ona doğru dönüp bir elimi yanağına koydum. O da kapalı gözleriyle elimi tutup öptü. O kadar uzun süre öyle kalmıştık ki Semih kurumaya başlamıştı. "Hadi kalkalım. Daha ben eve gideceğim." dedim. Mızmızlanarak kalktı ve dolabını açtı. Ben odadan çıktım. Semih odadan çıkınca ona döndüm ve o beni hızlıca belimden kendine çekip öpmeye başladı. Bunu neden yaptı bilmiyorum ama bende ona karşılık verdim. Sanki herşeyi unutmak istiyormuş gibiydi.

   Arabanın sürücü kısmını kendisi için açmıştı ama oraya ben oturmuştum. Kolunu kapıya yaslayıp suratıma baktığında "bu halde sana araba sürdürmeyeceğimi tahmin etmen gerekiyordu. Ayrıca evet 17 yaşındayım ve ehliyetim yok ama bu araba kullanmayı bilmediğim anlamına gelmez. Şimdi anahtarı bana ver ve atla bakalım." dedim, hızlı konuşma sanatımı sergileyerek. O da dediğimi yaptı. Ailemin tek çocuğu olduğum için öğrenmek istediğim her şey anında öğretiliyordu. Ve bu harika bir şey.

   Benim evimin önüne geldiğimizde arabayı kusursuz bir şekilde park edip Semih'e döndüm. "Benim işim yirmi dakikaya biter. Sen buradan ayrılma tamam mı?" Yüzüme bakıyordu ama cevap vermedi. "Semih! Kapıları üzerine kilitletme bana." dedim. "Tamam, bir yere ayrılmıyorum. Gerçekten, bekleyeceğim seni. Harika park ettin bu arada." dedi.

   Eve çıkıp hem işlerimi yapıyordum hem anneme rapor veriyordum. Olayı en kısa haliyle anlatmak bile çok uzun sürmüştü. Hızlıca bir duş alıp kıyafetlerimi toparladım. Semih'i çok bekletmemek için nemli saçlarımla çıkmıştım dışarıya. Hava Ocak ayına göre güneşliydi o yüzden çabucak kururdu saçlarım.

   Arabaya bindiğinde Semih koltuğunu yatar pozisyona getirmişti. Uyuyor gibi görünüyordu. Kısık bir sesle adını söyledim ama gerçekten uyumuştu. Yol boyunca da hep uyudu. Hastanenin otoparkına gelince de uyuyordu. Hiç dokunmadım ona. Hatta bende koltuğumu yatırdım. Onu izledim sadece. Zaten normalde de pek uykusu olan bir kişiliğe sahip olmadığım için.

   Önümüzdeki üç günün ikisi hastanede birisi cenazede geçmişti. Bol göz yaşı, dram ve duygusallık içeriyordu. Ama giden gitmişti, keşke bunlar hiç yaşanmasaydı. Cenazede Semih normale göre daha güçlü durmaya çalışıyordu. Kendini salıvermemişti. Belki de annesi için yapıyordu. Pervin Hanım ise ikisi içinde ağlamıştı.

İLK GÖRÜŞTE AŞK MI? (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now