3. BÖLÜM

681 23 0
                                    

Nihayet hafta sonu geldi. Artık dinlenebilirim. Yani dinlenebilirim sanıyordum en azından. Ta ki telefonuma Dinçer 'den bir mesaj gelene kadar.
"Geliyorsun değil mi?"
Tabii ya nasıl da unuttum. Söz vermiştim Dinçer 'e. Bu gün onunla beraber hayvan barınağına gidecektik. Hemen cevap yazdım.
"Evet, unutmadım. Gidiyoruz."
"Saat ikide buluşuyoruz o zaman."
"Orada olacağım."
Saat ikide benim evimin önünde olacaktı ve saat şu an da biri yirmi geçiyor. Aman Allah 'ım. Ben nasıl kırk dakikada duş alıp, saçımı kurutup ve düzleştirip, giymem gereken kıyafete karar vereceğim. Hemen başlasam iyi olur.

Banyoya koşup su hazırladım ve hızlıca bir duş aldım. Saçımı ne ara kuruttum hatırlamıyorum ama düzleştirirken son yirmi dakikam vardı. Bu işte bitince nedense biraz süslenmek istedim. Gözümün üzerine ince bir siyah kalem çektim, kirpiklerime biraz rimel uyguladım ve şeftali rengi rujumla allığımdan biraz sürdüm. Son on dakika. Hemen odama koşup zaten duş alırken kafamda ayarladığı kıyafetleri giydim. Siyah deri taytım ve üzerine krem rengi boğazlı uzun kazağımı giydim. Orta boy halka küpelerimi taktım ve hazırım. Son iki dakikam kaldı. Hemen kapıya koşup montumla botlarımı giydim.çantamı kapıp sanki okula geç kalmışım gibi merdivenleri inip sokak kapısını açtım ve her zaman tam zamanında gelen Dinçer karşımda duruyor.

İlk olarak gülümseyerek selamladım sonra "nasılsın?" diye sordum. Yine harika görünüyordu. Hiçbir işlem yapmasa bile fönlü gibi duran saçları ve hiçbir zaman ödün vermediği efendi tarzı.

Normalde kumaş pantolon giyer ama şimdi siyah kot giymiş. Şansa bak ki o da krem rengi boğazlı kazak giymiş. Montunun önü açık olduğu için kıyafetleri her zamanki gibi dikkat çekiyordu. Bir ona bir kendime baktım, sonra göz göze gelince gülmeye başladık.
"Çok güzel olmuşsun" dedi eliyle baştan aşağı beni göstererek. Bende aynı hareketle "Sen de tarzından ödün vermiyorsun yine." ellerini yana açıp "Her zaman" dedi ve ben gülmeden edemedim.

Bir elini cebine sokup diğeri ile yolu gösterdi ve "Hadi gidelim. Buyrun" dedi. "Ah çok naziksiniz, teşekkür ederim". dedim elimi göğsüme koyarak. Kolunu bana doğru uzattı centilmen arkadaşım ve ben de karşılık olarak elimi koluna geçirdim. Böyle tavırlarımızdan ötürü herkes aramızda bir şey var sanıyor ama yok. Zaten Dinçer 'in aklı başka birinde.

"Sen vücut mu çalışıyorsun?" dedim aniden. Aslında utanmadım çünkü en yakın arkadaşım. Bu soruyu da kolu çok sert olduğu için sormuştum. Bana bakıp muzipçe gülümsedi. "Sence?" dedi kolunu biraz daha sıkarak. Bende koluna hafif bir yumruk atarak "Bence... Evet çalışıyorsun." dedim. "Tabi ki de." "Kalbine ağır gelmiyor mu?" Daha önceden ufak bir kalp krizi geçirmiş. Neyse ki erken fark etmişler yoksa şuan burada olmayabilirdi. "Çok zorlamıyorum, zaten yanımda Sarp oluyor ne zaman durmam gerektiğini falan söylüyor. Kontrollü yani." Sarp onun spor salonundaki eğitmeni gibi bir şeydi. "Hmm iyi o zaman. Sakın kendini çok zorlayayım falan deme gidiverirsin başıma." bu fazla anaç tavrıma iyi bir kahkahayla cevap verdi.

Barınaktan çıkarken montumu kendisi tutup Fransız aksanıyla "madmazel." dedi. Fransızcaya ilgim olduğunu bildiği için böyle yaptığına hiç şaşırmadım. "Merci" (teşekkür ederim) dedim ona karşılık olarak. Evden çıktığımda olduğu gibi yine koluna girdim ve uzun sohbetlerimize devam ederken beni eve bıraktı.

İLK GÖRÜŞTE AŞK MI? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin