13. BÖLÜM

349 10 0
                                    

Semih'den;
   Bütün gece hiç uyumamıştım. Ama sevgilim için aynı şey söylenemez. Karşımda usul usul uyuyordu. Bembeyaz teni, pencereden içeri giren güneş ışığıyla parlıyordu. Ona bakmak bile içime huzur veriyordu. O kadar iyi yürekli ve güzel ki, onu sevmemek elde değil. Ona sahip olduğum için bence dünyanın en şanslı insanıyım.
  
   Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Ama Bade'nin uyanmaya niyeti varmış gibi görünmüyordu. Yalnızca bir kaç saat uyuyabilmişti. Yüzüne düşen saçlarını geri attığımda gözleri aralandı. Bana bakıp yorgun bir şekilde gülümsedi. "Günaydın." dedi. "Günaydın güzelim."

   Yatakta doğrulup başını tuttu. "Başım çok ağrıyor." dedi. Bende yanında doğrulup alnını öptüm. Gülerek "Ah, geçti." dedi. Ben kahkaha atmaya başlayınca "Tamam, yavaş gül. Gerçekten başım çok ağrıyor." Komidinin çekmecesinden ağrı kesici çıkartıp, su getirdim. İlacı içtikten sonra yataktan kalktı ve odamdaki banyoya girdi.

   Islak yüzüyle geldi ve yatağa oturup bağdaş kurdu. Elleriyle saçlarını geriye atıp bana baktı. Şimdide o gözleriyle konuşuyordu. "Yoruldun mu?" dedim. Başını aşağı yukarı salladı. "Bir insan, hiçbir şey yapmayıp nasıl yorulabilir?" dedi. Bünyesi ilk defa alkol gördüğü için bayağı büyük tepki verdi herhalde. Yorgunluğuna ve baş ağrısına bakılırsa hâlâ da etkisindeydi.

   Yatağa uzanıp yan döndü. Baş ağrısından olsa gerek, gözlerini kapattı. "Aç mısın güzelim?" dedim. Gözleri hemen açıldı "Evet." "O zaman mutfağa gidiyoruz." dedim ve Bade'yi kucağıma aldım. O kadar hafif ki, sanki küçük bir kuş tutuyorum kucağımda. Gözleri kapalı, başı boynumdaydı. Bana sarılırken dışarıda kalan ayaklarını sallıyordu.

   "Ağır değil miyim?" dedi. Hâlâ başı boynumdaydı. "Hayır. Küçük bir kuş gibisin." Mutfağa geldiğimizde onu mermer tezgaha oturttum. "Şimdi... Ne yemek istiyorsun güzellik?" Bana şaşkınca baktı. "Yemek yapabildiğine emin misin?" Dalga geçtiği apaçık ortadaydı. "O halde krep yapıyoruz." dedim ve tavayı aldım.

   "Sevgilinin marifetlerinden birini görmek ister misin?" dedim. Gülümseyerek başını salladı. Tavada krebi döndürünce "Vaay!" dedi. "Ben beceremezsin diye düşünmüştüm." dediğinde yüzümü astım. "Şaka yapıyorum." Yüz vermeyince tezgahtan inip arkamdan belime sarıldı. "Bana dön şimdi." dedi. Belinden kaldırıp tezgaha geri oturttum. Ellerimi yanlarına koydum. Yüzümü ellerinin içine alıp yanaklarımı öptü. "Ve..." dedim, tek kaşımı kaldırarak. Gülerek "Bu yeter sana. Suçum o kadar büyük değildi."

   Bir süre bakıştık. Ben birden onu gıdıklamaya başlayınca kahkahalarının içinde zor konuştu. "Tamam tamam. Dur." Gıdıklamayı bırakınca yine yüzümü iki elinin arasına aldı. Dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu. "Oldu mu?" dedi. "Oldu."

   Masayı toplarken dolaptaki saate baktı. "Saat yedi olmuş." dedi. "Seni eve götürmek için daha erken. Ama istiyorsan, götürebilirim." "Yok. Ne yapacağım bu saatte evde." Gülümsedim. "Peki şimdi ne yapmak istiyorsun." Bir süre düşündü. "Bilmem. Senin aklına gelen bir şey var mı?" "Var." Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Sürpriz." dedim.

   Elinden tutup salona götürdüm. O beni izlerken ben plakların içinden birini seçtim. Pikaba yerleştirip Bade'nin elini tuttum. Gülümseyip elini omuzuma koydu. İnce belini tutup kendime çektim. Başını göğsüme yasladı ve usul usul dans ettik.

   Bade başını kaldırıp bana baktı. Sonra salonun karşısındaki kapıya baktı. "Ne odası orası." Bunu sormasını beklemiyordum. "Orası da benim odam." dedim. "Emin misin. İki odayla ne yapıyorsun acaba?" İnanmadığını belli ederek söylemişti bunu. Gizemli odama doğru yönelip kapıyı açtı. Ama ışığı açtığında şaşkınlıkla bana baktı.

   O odada tuvallerim, boyalarım, paletlerim ve ilk görenin Bade olduğu resimlerim vardı. Odaya girip tuvallerdeki resimlerine baktı. Kendi resimleriyle dolu bir odaya girmiş olmanın şokunu yaşıyordu hâlâ.

   Onu ilk gördüğümde tramvayda ki yüzü, hastanede bana bağıran yüzü, gülerken, ağlarken, tek kaşı kalkık yüzü. Ona ait sekiz tane portre vardı. "İnanmıyorum sana." dedi. Şoktan hâlâ çıkamamıştı. Gülmeye başladı. Arkasına döndüğünde bir şok daha geçirdi. Büyük odanın en köşesinde duran piyanoya bakıyordu. "Piyano mu çalıyorsun?" Piyanoya doğru ilerledim ve oturdum. Melodisini en çok sevdiğim şarkıyı, Dance Monkey'i çalmaya başladım.

   Odanın içinde dönerken boş tuvale doğru gitti. Kollarını geriye sıvadı. Saçını topuz yaptı ve palete birkaç boya döktü. O resmi çizmeye devam ettikçe ne çizdiği ortaya çıktı. Bir gece resmiydi. Tepede parlayan bir ay ve detaylı dağlar vardı. Yukarıda ne varsa, çizdiği nehire yansıyordu.

   Bir elinde fırça, bir elinde paletle tuvalden birkaç adım uzaklaştı. O resmine bakarken ben arkasından doğru beline sarılıp çenemi omzuna koydum. "Vay!" dedim, kulağına fısıldayarak. Başını döndürüp yanağımı öptü. Bende onu belinden tutarak kendime çevirdim. Eğilip öpmeye başladım. Dudaklarımız buluştuğunda aklıma format atıyorlar sanki. Sadece Bade'yi düşünüyorum. Onu ne kadar çok sevdiğimi, sadece ona ait olmak istediğimi düşünüyorum. Başka hiçbir şey gelmiyor aklıma.

İLK GÖRÜŞTE AŞK MI? (TAMAMLANDI)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum