Gitme... B.66.

2.7K 226 55
                                    

Merhaba güzel bir bölümle yine ben geldim.

Keyifli okumalar

Oy verip yorum yapmayı unutmayın🤗

Er ya da geç adalet yerini bulur, ama mutlaka bulur. Hiçbir şey yapanın yanına kar kalmaz. Eşref Tütüncü'nün başına tek kurşun sıkılarak kendi arabasının içinde öldürülmüştü. Gizem, bunu annesinden öğrenmişti. Kendisi dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordu çünkü.

Gece yaşananları zihninden geçirdiğinde hatırladığı tek şey, ensesine yediği darbe ve tek el silah sesiydi. Eşref Tütüncüyü acaba kendisi öldürmüş olabilir miydi? Ensesine yediği darbenin etkisiyle yere düşerken elindeki silahın patlama sesini duymuştu. Üstelik elindeki silah Eşref Tütüncü'nün kafasına dayalıydı.

Aklına gelen fikir tüylerinin ürpermesine neden oldu. Elindeki silahı mı patlamıştı yoksa bir başka silah mıydı patlayan? Oysa kendi tabancasının emniyeti kapalıydı. Bunu öğrenmenin bir tek yolu vardı o da tabancasını kontrol etmek.

Hızlı adımlarla yürüyerek kendi odasına geçti. Komodinin üzerindeki tabancaya elleri titreyerek uzandı. Zihninden geçenlerin gerçek olmamasını diledi. Tabancayı eline alınca kalbi avuçları arasında atıyordu adata. Mermi yatağını kontrol etti. Evet, korktuğu başına gelmişti.

Tabancanın mermi yatağında bir mermi eksikti. Zaten kendisi de hatırlıyordu patlama sesini. Elinde tuttuğu tabancayı ani bir hareketle yatağın üzerine fırlattı. "Olmaz, olamaz... Ben böyle bir şey yapmış olamam."

Yeni bir gelişmeyle çalkalanan zihni yatağın üzerine fırlatıp attığı tabancaya götürdü ellerini. Silahın emniyetine baktı kapalıydı. Peki, ama nasıl olmuştu da silahın emniyeti kapalıyken patlamıştı...

Gizem'in ziyana uğrayan aklına muğlak sorular doluşurken bir başka gündemle sarsıldı acizyet içindeki varlığı. Ölüm(!)

Şimdi güncel olan silahın emniyetinin açık olup olmadığı değil kafasına silah dayadığı kişinin ölmüş olmasıydı. Hatırladığı hem de çok net olarak hatırladığı bir şey varsa oraya birilerini öldürmek amacı güderek gitmemiş olduğuydu. Niyeti sadece muhatap aldığı şahsiyeti korkutup ağzından laf almaktı. Ondan sonra da hazırladığı suç dosyasını imzalatacak ve jandarmaya teslim edecekti. İşte esas o zaman adalet tecelli edecek ve babasının ruhu rahat uyuyacaktı.

Ne yazık ki, işler planladığı gibi gitmemiş aksine her şey tersine dönmüş ve kendisi bir katil olmuştu...

Gizem'in korkudan değil vicdan azabından yüreği buz tutmuştu. Titreyen körpe bedeni üşüyordu. Göğüne gri bulutlar doluşmuş özünde fırtına patladı patlayacak. Hayır, arzu ettiği bu değildi, kesinlikle bu değildi. Hayır, kendisi bir katil olmamalıydı. Bir yerde hata yapmıştı ama nerede? Belki de bir tuzağa çekilmişti. Eğer bir tuzağa düştüyse bu kendi aptallığından olmuştu. Biraz daha temkinli olabilirdi...

Genç kız, çıkmazlar içinde debelenirken hâlâ babasının kıyafetlerinin üzerinde olduğunu gördü; derhâl bu kıyafetlerden kurtulmalıydı geç bile kalmıştı. Şuursuzca annesinin yatak odasına koştu. Üzerindeki kıyafetleri çıkarırken gözyaşlarına engel olamıyordu. Aynanın karşısına geçip yarı çıplak vücuduna baktı. Peçesini çıkardı. Yüzünü inceledi. Neden kendisi de sıradan bir yüze sahip değildi?

Aynanın karşısında duran küçük kız çocuğu öyle çok üşüyordu ki, dişleri birbirine vurmaya başlamıştı. Kollarını koltuk altlarında birleştirerek üşüyen bedenini sardı. Hâlâ üşüyordu. Belki sıcak suyun altında vicdanını arındırabilir üşümesini durdurabilirdi lakin soğuktan değildi içinin ürpererek üşüyor olması; mahzun kalbinin yara bere içinde olmasındandı.

Müdürün Peçeli Kızı Where stories live. Discover now