#1 Maskenin Arkası

167 11 18
                                    

At arabası sakince yoluna devam ediyordu. Eve dönmelerine fazla bir süre kalmamıştı. Dışarıda olduğu bu sürenin biraz daha tadını çıkarabilmek için cama daha çok yaklaştı. Tam bu sırada araba bir taşın üzerinden geçmiş olsa gerek, bir an yerinden zıpladı. Başka bir leydi buna sinirlenip arabacısına kızabilirdi ama o sadece güldü. Bunu duyan arabacısı ise keyiflendi. Leydisini güldürdüğünü anlayabildiği nadir anlardan biriydi bu.

Eve ulaştıklarında şık giyimli uşaklar kale duvarları gibi yükselen büyük kapıları hızla açtılar. Kapılar en az üç metre boyundaydı, tıpkı ev arazisini dışarıdan ayıran duvarlar gibi. Buraya ilk geldiğinde her şeyin çok güzel göründüğünü düşünmüştü. Güzel ama soğuk. Bu sebepten yapılmasını istediği ilk şey bahçedeki duvarlara renkli çiçekler ve sarmaşıklar astırmak olmuştu. Zaman içerisinde karşılığını da almış ve evi daha yaşanabilir bir hale gelmişti.

Her zaman olduğu gibi, yine arabadan inmek için acele etmedi. Önce balındaki saçlarını kapatan şalını ve tüm yüzünü gizleyen maskesini kontrol etti. Buna alışmıştı artık ama yine de nefret ediyordu. Sağladığı korumayı yok sayamazdı ancak yüzündeki maskeyi söküp atmak için de her şeyini verirdi. Ardından eldivenli eliyle kolundaki doğum lekesine dokundu kumaşın üzerinden. Süslü kıvrımlarla "1" yazıyordu kolunda.

Doğduğunda onu hemen dadısı Agnes'a vermişlerdi. Annesi ona bakamayacak kadar hastaydı. Küçük kız için sarayda bir alan ayarlanmıştı ve oradan asla çıkamıyordu. Kızı görebilen yalnızca birkaç kişi vardı. Dadısı Agnes, muhafızı Aaron ve onu asla yalnız bırakmayan Penelope.

Annesi o altı yaşındayken ölmüştü. Onu çok sık görmezdi zaten ama yine de onu kaybetmek küçük kızı yıkmıştı. Babasıyla birlikte yemek yiyebildiği zamanlarda babası uzun uzun ona bakar ve sonra sinirlenerek masadan kalkıp giderdi. Babasının onu neden sevmediğini hiç anlayamadı. Hayır ona hiç vurmazdı ve asla sesini yükselttiğini de duymamıştı. Ama hiç onu sevdiğini de söylememişti ya da elini tutmamıştı.

Annesi öldükten bir süre sonra babası ve Agnes odasına geldi. Agnes endişeli ve üzgün görünüyordu ancak babasını gören küçük kızın mutlu gözleri başka hiçbir yere bakamıyordu. Babası ona bir maske ve bir de kumaş getirmişti. Artık sürekli bunları takmak zorunda olduğunu söyleyip gitmişti. Saçına taktığı şey çok sorun değildi. Ama küçük maskenin gözlerinde bile neredeyse boşluk yoktu.

Küçük kız bunları takmamak için saatlerce ağladı. Ama kral emretmişti ve Agnes da prenses de bu emre uymak zorundaydı. Odasından maskeyle çıktığı ilk gün etrafını görmekte zorlandı. Bu onu altı yaşındaki her çocuğu kızdıracağı kadar çok kızdırmıştı. Agnes ve Aaron'u atlatarak babasının yanına gitti. Çalışma odasına girdiğinde babasıyla birlikte başka bir askerin konuştuğunu gördü. Önce duraksasa bile sonra yüzündeki maskeyi çıkartıp ondan nefret ettiğini söyledi. Asker tecrübeliydi ve prensese asla bakmaması gerektiğini biliyordu. Ancak mavi gözlerini görmüştü bile ve dolaşan dedikoduların yalan olduğunu o anda anlamıştı.

Babası o gün ona ilk kez bağırmıştı. Yanına yaklaşmış ve eğer o maskeyi yüzünden bir gün bile olsa çıkartırsa Penelope'yi bir daha asla göremeyeceğini söylemişti. Dediğini yapardı da. Daha önce onu göndermeye çalıştığında bacağına sarılıp yalvarmış ve onu göndermemesi için her şeyi yapacağını söylemişti. Babasının yapması için emrettiği şey on yaşına geldiğinde bu eve taşınması olmuştu. Elbette Agnes, Aaron ve Penelope de onunla birlikte buraya gönderilmişti.

Kapıyı açtı ve yanda bekleyen arabacının elini tutarak aşağı indi. Aslında bunu yapmamasını söylemişti ama onlara söz dinletemiyordu. Agnes başta olmak üzere evdeki çalışanlar saraydaki gibi hizmet etmekte ısrarcılardı. Özellikle kasabadan kısa süreliğine yardım için çağırılan kişiler olduğunda herkes çok daha katıydı. Kimsenin ona saygısızlık etmesine izin vermezlerdi. Daha önce bunu deneyen çok kişi olmuştu çünkü.

MASKEWhere stories live. Discover now