|FİNAL| PART 2

10.5K 426 401
                                    


Hâlâ burdaysan umarım sıkılmıyorsundur .

Umarım hissettirebiliyorumdur.

Saat 23:44. Bilmediğim karanlık bir köşede oturmuş düşünüyorum. Telefonum kapalı, sesler kesik. 24 saatlik bir zaman diliminin en güzel dakikaları belki de. Fakat kimin umrunda?

Bir sözle param parça olup tek bir gülümsemeyle hiçbir şey olmamış hiç kırılmamış gibi davranan ben, neden annemi üç yıldır affetmemiştim?

Neden sormamıştım "neden" diye?

Neden anlamak istememiştim?

Neden "O kim" diye soramamıştım?

Ne kazandırmıştı bunlar bana?

Kafamı Arel ile meşgul etmek daha sonrasında ona delice bağlanmak, akıl karı mıydı?

Daha nice sorular.

Yavaş hareketlerle ayaklanıp uyuşan ayaklarımla yürümeye başladım. Bu gece tüm sorularımın cevaplarını alacaktım.

Ya da hayır. Böyle bir şey asla olmayacaktı. Ne ben soracaktım ne de annem cevap verecekti. Böyle kalmalıydı. Yoksa ben duyacaklarımın altında kalırdım.

Evin kapısının önünde dikilmiş beklerken içeriden sesler geliyordu. Elimi kaldırıp zile dokundum. Kapı anında açılmış kızarık ve şişmiş gözlerle bana bakan annem ile karşılaşmıştım. Beni görünce gözleri büyümüş haykırarak ağlamaya başlamıştı. Beni tutup kendine çekti ve sarıldı.

Ben üç yıldır anneme sarılmamıştım. Bu o kadar kutsal bir histi ki...

Onun kokusunu doya doya içine çekmek...

O benim annemdi. Her ne olursa olsun. Ona bunları yaşatmaya hakkım yoktu. Oysa düne kadar onun her şeyi hak ettiğini düşünürdüm. Sahi, ne değişmişti?

Biz sarılırken arkadan Berat ve Barlas gözüktü. İkisinin de gözleri kızarıktı. Annemden ayrılınca ikisi de gelip bana sarılmıştı. Ama bu öyle bir sarılmaydı ki sanki bütün dünya yıkılsa da bizi kimse ezemezdi, yıkamaz ve ayıramazdı.

"Nerdeydin sen? Hm? Naptın kendine kardeşim?" Barlas hem sarılıyor hem de konuşuyordu. Onlardan hafifçe uzaklaştım.

"Özür dilerim Meva. Sana yemin ederim o kadar kızgınım ki kendime. Keşke zamanında Ceyda'ya hayır demeseydim. Ben istemediğim biriyle olsaydım da sen bu kadar kırılıp üzülmeseydin. Sana böyle iftiralar atamasaydı. Özür dilerim." Berat gözlerime bakarken sanki onu affetmemi bekliyor gibiydi. Oysa onu affedebileceğim bir şey yoktu. Bu olanlarda suçlu olan yalnızca her şeyden korkup kaçan ben ve Ceyda'ydık. Başka kimse değildi. Ne Arel, ne de Berat.

"B_biz biraz annemle konuşsak iyi olacak gibi. S-saatte geç zaten. Siz-"

"Tamam güzelim siz annenle oturup konuşun biz yarın tekrar geliriz Beratla. Hadi abicim biz çıkalım." Barlas'a teşekkür eden gözlerle bakıp hafifçe gülümsedim. Kim bilir ne haldeydi yüzüm. Onlar çıkarken annem onunla konuşacak olmama kem sevinmiş hem de biraz panik yapmış gibiydi.

Oysa panik yapmasına gerek yoktu. Tahmin ettiği şeyleri sormayacaktım.

Salonda o tekli koltuğa otururken ben hala kapının önünde bekliyordum. Yavaşça ona ilerlemeye başladım. Ona ilerlerken yeniden ağlamaya başlamıştım. Tam önüne geldiğimde yerde olan bakışlarımı kaldırıp ona bakmaya başladım. O da ağlıyordu.

Onu öyle görünce tek bir an bile düşünmedim.

"ANNE" diye sesli bir şekilde ağlamaya başlarken kendimi sertçe dizlerimin üzerine bırakmış, ayaklarına sarılmıştım. O da benimle ağlarken keşke dedim. Keşke bu sarılmayı önceden yapsaydım.

ANLA || Texting Where stories live. Discover now