*31*

8.2K 480 164
                                    

Titriyordum. Hissettiğim tek şey buydu. Hangi ara, hangi cesaretle Berat'ın telefonunu alabilmiştim bilmiyordum.

Soyunma odasına nasıl girdiğimi de öyle.

Gerçekten bu kadar kötü biri miydim?

Bu kadar aciz ve korkak mıydım yani?

En zor zamanlarımda yanımda olan kardeşime ve hayattan hayır görmemiş sevdiğime bunu yapacak mıydım?

Bu güvensizliği onların arasına koyacak mıydım?

Hele ki Berat bana bu kadar güvenirken ona bu hayal kırıklığını yaşatacak mıydım?

Hemen arkamdan soyunma odasının kapısının sesi gelince korkuyla elimdeki telefonu cebime atıp arkamı döndüm.

Gelen kişi...

Dün kantinde karşılaştığım, sonrasında bana Kimya anlat diyen çocuktu. Ne yani beni mi takip etmişti?

"Meva!" Kocaman gözlerle ben ona, o ise bana bakıyordu. Hızlıca bana yaklaştı. Bir anda bir eli başıma diğer eli de belime gidip beni kendisine çekti ve sımsıkı sarıldı. Ben şokla kalakalmıştım.

"Ne diye telefonuna bakmazsın ki güzelim?" Mırıldanmaya benzer sesini duyunca gözlerimi kapatmıştım istemsiz.

Kafasını saçlarıma gömüp derin bir nefes aldığını hissettim. O an içimde bir şeyler koptu. Ne yani, bana yazan numara, o muydu?

Tuttuğum nefesimi bırakıp nefes alınca kokusu ciğerlerime doldu. Güzel kokuyordu. Bir an içim, ona sarılma isteği ile dolmuştu.

Tam kollarımı kaldırıp karşılık verecektim ki kendime geldim.

Bu yanlıştı. Ona sarılırsam eğer, her şey daha kötü olacaktı.

Umutlanacaktı. Bunu ona yapamazdım. Benden vazgeçmesi gerekti.

Yavaşça geri çekilirken gözlerini yavaş yavaş açtı.

"Yapmadın, değil mi?" Nasıl, nasıl biliyordu ki bunları?

"S-sen?"

"Evet. Ben. Yiğit. Sana yazan kişi."

"N-nasıl biliyorsun?"

"Nasıl öğrendiğim önemli değil Meva'm. Önemli olan, senin sonrasında üzüleceğin bir şey yapmış olup olmaman."

"Göndermedim. Henüz." Bakışlarım soyunma odasının fayanslarına düşmüştü.

"Henüz değil Meva'm. Hiçbir zaman göndermeyeceksin onu."

"Hiçbir şey bilmiyorsun."

"Evet! Belki onun seni ne ile tehdit ettiğini bilmiyorum ama isteseydim bilirdim! Nasıl bunu öğrendiysem onu da öğrenirdim! Ama istemedim. Çünkü özelini senden öğrenmek istedim. Bana kendi isteğinle, güvenerek sen anlat istedim. Bir başkası değil, sen anlat istedim. Işte bu yüzden bilmiyorum hiçbir şeyi. Ve sen anlatana kadar da bilmek istemeyeceğim."

Başlarda yüksek olan sesi sonlara doğru yumuşamış elleri yüzümü bulmuştu. Kafamı kaldırıp dolu gözlerle ona baktığımda onun da gözlerinde acıyı gördüm. Bu daha çok üzülmeme sebep oldu. Başımı iki yana sallayarak bir adım geri çekildim. Gözümden yaşlar düşerken, onun da eli düşmüştü yanaklarımdan.

"Özür dilerim." Ağlayarak söylediklerim üzerine o da bir adım bana yaklaştı.

"Yeter artık, birilerini üzüyorum diye düşünmeyi bırak. Özür dilemekten vazgeç artık. Birlikte aşacağız tüm bunları. Tamam mı, ben yanındayım senin." Sözlerinin sonunda yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Uzanıp yüzümdeki yaşları sildi.

"Berat ve Arel'in arasına girmeyeceksin. Kimse senden nefret etmeyecek. Ne Arel yalnız kalacak ne de sen. Arel'i korumak değil amacım ama bunu yapmana müsade ermeyeceğim."

"Nasıl ama?" diye sordum.

O ise sadece gözlerime bakarak gülümsedi.

Yine.


WUUUHUUUUU 

YİĞİDOOO DÜŞĞYOM OLM SANAA

Oy ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen!!

Ve arada diğer hikâyelerime de bakmayı unutmayın

#qalp

ANLA || Texting Where stories live. Discover now