*39*

9K 451 547
                                    

Helöş

Vaaav platonik #55 kısa #68
Kısa hikaye #302 ♡♡♡♡

Bu arada final,

çok yakın.

Saatlerdir kalkmadığım sıramdan,
öğleden sonraki ilk zilde kalkmıştım. Ya da kaldırılmıştım. Bugün Arel ile çıkışta buluşacaktık ve ben onun yüzüne bile bakamıyordum. Bu yüzden sürekli sınıfta oturmuştum. Ama bütün olanları Berattan öğrenen Barlas, bana sinirlenmiş ve küsmüş olduğu için o kalk deyince kalkmıştım. Yoksa daha da uzatırdı.

Merdivenlerden inerken Berat şarkı söylüyordu. Barlas ise bir kolunu omzuma atmıştı fakat yüzüme bile bakmıyordu. Ne vardı bu kadar uzatılacak?

Bahçeye çıkan kapının önüne gelip daha ilk adımımızı bile atamamışken karşımıza Yiğit çıkmıştı. Doğrudan bana bakıyordu. Çok kısa bir an için gözlerini benden ayırıp Berat ve Barlas'a değdirmişti. Berat şarkı söylemeyi kesmiş, Barlas ile birlikte dik dik Yiğit'e bakıyordular.

"Neden telefonuna bakmıyorsun?" Yiğit'in sorusu ile Barlas derin bir nefes aldı.

"Hesap mı soruyorsun koçum?" Barlas benden önce davranıp konuşmuştu. Yiğit gözlerini Barlas'a çevirip baktı ve yüzünde hiçbir mimik oynatmadan bana geri döndü. Ne olmuştu ona?

"Barlas, dur, tamam. Kapalıydı telefonum neden, ne oldu ki?"
Aslında söylediğim yalan sayılabilirdi ama sayılmayadabilirdi. Çünkü en son Arel ile konuşmuş sonrasında ise telefonum kapanınca açma gereği duymamıştım. Yiğit mesaj atmıştı biliyordum ama konuşacak halim yoktu ve görüldüde bırakmak istememiştim.

"Geçen günden beri sana yazıyorum ama bir türlü geri dönüş alamıyorum. Sence de merak etmem normal değil mi? Çünkü en son bıraktığımda Arel'e gidiyordun." Suçluluk duygusu ile gözlerimi kaçırırken o derin bir nefes aldı ve tekrardan konuşmaya başladı.

"Biraz konuşabilir miyiz? Yalnız."

Yiğit'in sorusunu ben daha tam duyamadan Berat ve Barlas aynı anda "Hayır." demiştiler.

Kaşlarımı çatarak onlara döndüm.

"Biraz izin verir misiniz?"

İkisi yine aynı anda, "Hayır." demiştiler. Tekrar konuştum.
"Lütfen."

Tip tip bakıp sonunda onayladıklarında, Yiğit ile yürümeye başlamıştık.

"İyi misin?" Sorusuyla adımlarımda olan bakışlarımı ona doğru çevirdim. Bana bakıyordu.

"Hı-hım." ağzımdan çıkan mırıldanma ile gülümsedi.

"Geçen gün ne oldu? Anlattın değil mi her şeyi?"

"Evet, anlattım. Arel, Ceyda ile konuştu ve sanırım bir şey yapamayacak." Utanarak söylemiştim bunları ama Yiğit'in kaşları çatılmıştı.

"Gerçekten, anlatmak istediğin yalnızca bunlar mı?" Ne demek istediğini anlamamıştım fakat onaylar anlamda kafamı sallamıştım. Başka ne anlatabilirdim ki?

Çalan zil ile okula doğru döndük.

"Çıkışta müsait misin?" Sorusuyla ona döndüm. Benim Arel'e sözüm vardı. İşte başından beri bana yazmasını istemememin sebebi buydu. Bilerek veya bilmeyerek, onu kıracaktım. Az sonra olacağı gibi.

"Yiğit, ben.. Seni kırmak istemem ama bugün çıkışta, Ar-"

"Tamam, sorun yok. " sözümü kesip donuk bir ifade ile konuşmuştu. Kırılmıştı işte. Kimseye bir faydam olmuyordu ki benim.

ANLA || Texting Where stories live. Discover now